ey benim sözcüklerimellerim, yüzüm-yüzün ey benim sözcüklerim su yol yaprak yer karanlıklar pusuda önce kendimi bekliyorum sonra sevdiklerimi bir dere ağacını koruyor kurbağasını, taşını direk dikiyor bir insan en görülebilen yerine caddenin türkmükten geçilmiyor "nasılsa çiçeksizdi yol" her sözcükten sonra bir arpa boyu yol katetmek için cebelleşiyorum kendimle gereksiz sözlerde çürüyor gülüm yaprakların düştüğü yeri çöpçüler beğenmiyor zamansız değildi yağmur kuru çay yatağı, pisti çiçeklerin çürüğü suda. girmek istemiyorum heeyy! kaldırmak istiyorum sözcüklerimi yerden gittiler başbakanı karşılamaya Esenboğa’ya onur duysaydım kendimi karşılamaktan çiçekten sözcüklerle ah! kırılmasaydı tümcem kırık ellerim yüzünden ve.. su altın yüzlü pırıltı beni güldüren bir dize yazmak istiyorum ateş, kül, deniz sözcüklerinden sonra ayağa kaldırmak mut giysisini giydirmek insana! heey! deniz feneri ateşböceği sön insan parıltılarını görüyorum uzaktaki yakamozlarda.. 7. 3. 1995 / Nazik Gülünay |
su/z
luk
her acabadan sonra rüzgarın usulcana kırdığı incecik dallar
ne kadar dayanır susuzluğu,
sorum esasında kendime cevabımdır.
yine de gökyüzündeki mavilik bizim be düşündaşım.
her ne kadar ayaklarımızı çamura batırsalar da
gün gelir gökyüzündeki mavilikleri keseriz hep beraber
düşlerimizi çizerken onların mendebur suratlarına
selam ve saygılarımla