Bu Ateş
Güneşin yağmalandığına şahit olacak kadar yakındık hırsızlara
Ve katillere Yıldızları vuracak kadar dönmüştü gözleri *** Her gece yıldızlar kanarken vurulduğu yerinden Yazılır en güzel şiirler Yıldızlar kanar, yeryüzüne düşer parlaklıkları Yıldızlar vurulur, ay’ın yüzü asılır Gün geceden alır karanlığını Yeryüzü kararmaya devam eder, akşama kadar Barut kokulu sokakları Anne yürekli kaldırımları var bu şehrin Hepimiz kimsesiziz Sokaktaki karton evlerde oturanlar kadar Dilenciler kadar Allah’tan başka kimsemiz yok Bu kimsesizlik genlerimizden geliyor Öldürmeyi öğrendiğimizden beri sevgisiziz Katili olduktan sonra şehrin ışıklarının Sevmek ilaç olmaz evlere ve ocaklara Aklın ve yüreğin almadığı her türden acıyı yaşarken Allah’tan başkasına sığınamayız Ya sabır, ya selamet İlk katili kim buldu? Yakalandığından beri suçlular; gözlerimize suç gölgesi düşüyor Ve korkulu rüyalar Sabaha kadar sürüyor Saatleri kim icat etti? Bekledikçe geç kalıyoruz yaşamaya Nefretin içinde katı bir sevgi Nefreti doğurmuş Annemin birinci evladı Senin sonuncu sevgilin Benim hiçbir şeyim olamayan biriyim İyiyim daha çok uyuduğumdan beri Ve uyuştuğumdan bu yana daha az düşünüyorum Düşünmek suçsa Biz günahkârlar ülkesinde başı çekiyoruz Zebaniler cehennemi beklemeden gelmişler bizi bulmaya Rahatsız olduğumuz şeylere biraz yakınız Kendi şehrimizde üvey evlatlarız Asıl sahipleri terk ettiğinden beri Yüreğimdeki ateşle büyüyorum Büyümeme izin vermiyor her yanımı saran korlar Büyümeye çalıştıkça eksiliyorum dört bir yanımdan Beden: dört yanı ateşlerle kaplı Üzeri: yıldızlarla dolu ruh parçası *** Tenime değen her ateş günahkâr Yaklaşan her kimse yanar Avuç içlerimdeki su yetmez dindirmeye bu eziyeti Dinmeyecek kadar küçüğüm Büyümeyecek kadar dalgayım Gidecek kadar uzağım Ve yakınım kendime, yanacak kadar Ateş: yıldızları gördüğünden beri şüpheli kendinden Ben: vurulan yıldızları gördüğümden beri, utanıyorum kendimden Yirmi Yedi Haziran İki Bin On Üç 16 50 Nevin Akbulut |