Dönüşen Aşkın Tanımı..
I -----
Düne ait, Aşkın tanımı henüz terlememiş ipek tenimizin arasında saklı kalırken bütün heyacanıyla Şimdi ise olgunlaşmış yeislerimizin içine gömüldü ve gömülürken, insanları birleştiren bu kutsal kavramın da tanımını ezip geçtiler hiç korkmadan. II— Bir zamanlar ılıman kıyılarda martılarla sabahlardık, Bakışlarımız yüreğimizin içine kilitlenir, Kulağımız ise iç sesimizin keşmekeş senaryosuna dalar, Sevgiliye dair kumdan resimler bestelerdik. oysa her beste gözlerimize ve yüreğimize sinmezdi Çünkü yüreğimiz alaturka alaz yangını bir aşıktı, Gözlerimiz ise meyus, yani hüznün kimyasına karışan mutluluk vadeden bakışlardı meyus gözlerimiz. İkisi de arabesk acılardan nemalanır, Közü katıksız acıyı bulana kadar dinmezdi. kimi zaman da üç beş martı ile Kafamız on numara, alabora olmuş yelkenli bir gemiye dönerdik. Dönerdik lakin çok mutluyduk Aşıktık, aşkı çok seviyorduk. Sonra seher vakti semazenler gibi dönen esrik kafalarımızı çöpçüler toplardı. Çöpçüler de martılar gibi alev almış bestelerimizin Sevişmelerine şiir tadında katılırdı, Okuduğumuz her şiir de mutluluk bir bülten gibi yayılırdı bütün sahile. ve ardından bakire düşler kurardık düşlerimiz rast gele diyen bir balıkçının bakışları kadar sıcak ve içtendi. onlar balıktan rızıklanırdı biz de aşktan. aramızda sadece küçük bir nüans vardı. zamanla büyüdük, büyüdükçe sahilde büyüyordu aşkımız da. Aşkımız diyorum; aşkımız tıpkı olgunlaşan meyvalar gibiydi. dallarında sarkmaya başlayınca, Mutedil esmeyen rüzgarlarla sarsılıyorduk Her esinti bir kabus gibi düşüyordu Saf yüreğimizin tam ortasına. Ve her esinti ihanettin ne olduğunu bize öğretiyordu zamansız dikenleriyle. III— Şimdi gittiğimiz her sahilde post modern aşklara denk geliyoruz maalesef tıpkı balıkçılar gibi onlar da aşkın diğer yüzüne oltalarını takarak bu kutsal kavramı hiç acımadan paramparça ettiler. geriye ise bütün ihanetleri içinde eriten hüzünlerimiz bize kar kaldı... 7 haziran 2013-diyarbakır. |