Leyla,Aslı,Şirin,Şairvakit ikindiyi geçti yatsıya bir dize var. güneş kesiklerine aldırmadan yazıp çizer uslanmaz kalem koşup ateş böceklerinin peşinden kıl payı kaçırdık yine aktı gözyaşı yatsı zamanı ellerim karanlıktı bir mum düşledi. vuruldu düştü kırmızı açtı sandığı harami gece vakit tez canlı. beyaz sayfalara dökülen karanfil kanı. soğudu kalemim dibinde eşinen güz mısralarla yanansa eski bir eylül sararan yapraklara artık siper olmuyor göğsümüz sararsa da unutmaz yazan eller sığınaklara saklanırdı sözler çalınıp hayyam’ın rubailerinden ve hatırlanır elbet, gem vurmuştu karaca oğlanın ayrılık dizelerine bu kalem. şu an titreşen bir iki keman sesinde radyoda ağlaşan şiirler hücrelerime hükmeden ve beyaz sayfalara devrilen buz tutmuş işaretler kıta aralarına serpilen bu gece zor olacak belli ki, ağlayacak yeniden el açıp mevlanaya,yunusa yardım dilenecek, gökkuşağı geçirip mısralara bu kaçıncı gecedir kim bilir saymadım koynumdan çalınan baharları gülseydi ağladığı kadar şimdi deniz akardı gerdanımdan ve her eğildiğimde kar taneleri dökülmezdi kirpik ucundan şimdi yazsan ne olur, bir leyla akan kelimeler acılı, dizeler yaşlı kim bent olur ona şimdi aslı körelten kalemleri kim duyar dudağın feryadını şimdi alev alev yanan şirin kaleminde şairin Blackless |
kim duyar dudağın feryadını
şimdi alev alev yanan şirin
kaleminde şairin
NERDE BU USTA ŞAİR ACABA DEYİP DURURKEN BU ŞİİRİ BULDUM EY NERDESİN KAYBOLDUN.