"Bir defa YAZMAK, Bin defa DÜŞÜNMEK gibidir."
/
Yazmak. bana bir kelime verin, size uçsuz bucaksız saçmalayayım. Ben en önce yazmaya inandım, şimdi inandığım her ne varsa, onların ilkiydi yazmak. herşeyin ilki. yazı yazmayı öğrenmeden kaderimi ve kendimi yazdığımı farketmiştim çünkü. her nefes alıp verişim zamana bir kayıt düşerken gözlerimin taradığı bütün şey’ler Kalb’ime düşüyordu, sesler iliklerime kadar uzanıp yaza boza içsesimi inşa ediyordu. Yorulmanın nerede başlayacağını bilmiyordum ama o zamanlar. kelimelerden önce onların ne anlama geldiklerini öğrenmiştim, bu sebeple onları işittiğimde hiç yabancı gelmediler bana sesten önce sessizkilkten başlayan dilleri vardı hepsininde. ve bir hikayesi. imla işaretleri bile ne çok anlamı yaşamaktaydı, çoğumuz hayatın içerisinde o derece anlam ifade edemiyorduk. nokta olmak bir hedef çoğu insan için, bazısı virgül gibi bir hayatı sarmış sırtına, üç nokta, dedi birgün birisi, sustuklarımızı deriz onunla, diyede ekledi. "sen anla" demekmiş sözümona. anlatılamayacak kadar silik bir şeyi anlamak, neye yarardı ki. sussaydık o zaman en kolayından. en kısasından, hikaye bu kadar diyeydik. ünledi bazıları oradan buradan. cançekiştim bu sivri dişli ulur gibi çığlıklardan. ünlemeyin artık, dedim. ünlerseniz ne olun, yada ben sizi duyarsam olmaz olayım. yırtıldı kulaklarımın perdeleri, o gün bugündür duymam ben anlamı yoksun gürültüleri. sitem edemez soru işareti. yada iki nokta üstüste ise, asla yalnız kalmayacaktır cümlenin geri kalanı. oysa hepside yapayalnız tüm imlakabilesinin bireyleri. her biri biribirinden ayrı bir kurala esir. gelelim susmanın imleçlerine, sesimiz çıkmayınca değildir susmamız. çıkabilecekken reddetmemizdir. belki tenezzül etmememiz. Kalb’inde bir ülke varsa insanın, ve oraya geçitvermek istemiyorsa, her izin verdiği tarumar etmişse bu mamur şehri, şimdi küsmek susmaktır işte. ilk öğrendiğim şekil "yumurta" idi. birisi bir kağıda çizip sormuştu bu nedir? diye, çocukları tii’ye almak her zaman büyük hünerdir çünkü. çok çocuktum. bildiğim şeyler çok az, ama anladıklarım çok büyüktü. yumurta, dediğimde gülünmesine çok üzüldüm. elips, demekle büyüklüğünü kanıtladı sonra, o büyük kişi. eminim halaa çok büyüktür. ben küçük kaldım. halaa "yumurta" derim aynı şekli gördüğümde. ve anladım ki, yumurta tüm şekillerin ve mananın vede varlığın anası imiş. bunu öğrenmek için ise, bunca yaş aralığından geçip, çocuk Kalbimdeki o resmi bugün anlamam gerekiyormuş.. "8 Mart Dünya kadınlar günü (Namı-ı diğer "Dünya yumurta günümüz") kutlu olsun. / 08 Mart 2013 |