su/ Herşey SU’dan. SU ney’den? SU SU SU"S" Bir damla SU. Neresidir yeri? Kalbi okyanus mu? Yoksa okyanus ona pranga mı? Daralıp bunalıp uçmak isterse önce ismi değişir. BUHAR kaçar okyanus’tan. Ama nereye? Gözünü kapatıp uyursa kendi göğsünde kaskatı, BUZ ne kadar sarabilir kendisini? Su’dan herşey. Su, her isminde sadece kendinden, kendisiyle, kendisinden başka adresi yok. Ve damla kaçmak isterse bazen, isimsiz, şekilsiz,kimliksiz,adressiz işte imkansızı istemek. Hiç. Hiç bu kadar Hiç olamaz. Bu nedenle de HİÇ adından öte birşey değil. Adı olan kendi olmayansa Hiç. Ve yokluktan azade ise aslında. Hiç ne demektir aslında? Soruyorlar bu sabah. Nasılsın? Hiç. Dediğimde herkes memnun. Demek ki hiç sorun yok. Eyvallah. Asl’lında HEP var. Ama Hiç yok. Konuşurken ,söylerken laflar ne kadar kolay çıkar ağzımızdan, Oysa iki kapak arasında sadece bir tane dilimiz varken. Tedbir ile kelam etmek zor gelir de insana, Savurur kelimeleri sağa sola, Sözün sahibi kim? Sarfedilen duygu Kim’den? Söz, elbette söyleyeni bağlar. Ancak Sözümüzün sahibi biz miyiz?. Bazen bir kelime nasılda canını yakar karşımızdakinin düşünmeyiz. Çoğu zaman hedefi kestirmeden atılmış oklar gibi çıkıverir ağzımızdan sözler. Yaralamışız, incitmişiz, iyileşmeyecek dertlere müptela etmişiz, Nasılda umurumuzda bile olmaz. Karşımızdaki kişinin hiç beklemediği, ummadığı bir AN’da yüzüne bir tokat vurmakla aynıdır tıpkı bu sözler. Nereden ve neden geldiği bilinmeyince gelen derdin elemi geçmez. Sebep bulunmadan sonuç gerçekleşmez. Kulaklarımızın işitmesi ve gözlerimizin görmesi meselesini düşünürken, Dönüp dolaşıp bu noktaya geldiğimi fark ettim. Bizim en önemli duyu organımız Kalb’imizmiş meğer. Beş duyu diyerek öğretilen duyularımız,çok kısıtlı, dar bir alanı anlatmakta, Zahirden öte bir anlam ifade etmemekte. Ve insanı tarif de edememekte. Akıl bir duyu organı değil. Onun işi malum, seçimlerimizde hipotezler öne sürmek. Karar bile yine akıl’ımızın işi değil. O da yine Kalb’in malı (sorumluluğu, görevi,duyusu). İnsan kendini tanımak istiyorsa, ağzından çıkanları kayda alıp dinlemeli. Kendisini hep kendi tarafından görmek yetmiyor çünkü. Karşımızdaki cepheden baktığımızda Biz ne’ye benziyoruz? / SU hasretini çektiğimizde hatırladığımız şey değil. Kalbimizin berraklaşma dileği, ebedi ve ezeli öz cevheri. -Birsabah güneş doğmadan yağacağız kendi Kalb’imizin toprağına, işte o zamandan önce anlayamayacağız, suyumuz gıdamız neydi?- |