Karartma Günlerine yağıyor ne yağdırıyor üstünde toplamış kara bulutları gök içinde değil kendinin gözleri kapalı, deli silikleşiyor, gitgide hedefi tek vuruşlar derken sürüleştirmiş sürüyor insanları bir bir oysa insan da toprak da bereketli bu yurt zincirlenmesini sevmiyor dört bir yandan ellerinin istemiyor pranga vurulsun ayaklarına sevdasına zindanlar yapılsın yağmayı bilmiyor yüzüne ağaçlar ayakta ölürken bu karambolda ezilirken çiçekler çocuklar, gençler yiterken beli bükülürken toprağın satılırken umutları geri dönülmez yazlara her anlamı kendine uyduruyor gök belirli sözünün kılıfları, halsiz başkaları imzalatıyor yönünü elleri ne’lerle oyalanıyor -çıt- çıkarmak tutuklanma nedeni oluyor ve özümsemek Atatürk’ü en büyüğü suçlardan karanlık ortam, günler yarsız kıstılar iyice lâmbaları çırasını yakmak derdinde halk bir çıkar yol aramakta, bir umar işini kılıfına uydurmakta kimileri söndürmeye çalışmakta titrek, titrek ışıkları yerin yeniden altını üstüne getirenler sınır çiziciler, katiller üstümüze sıçratma çabasında ateşi kan gölüne çevirmek için yurdu önceden hazır yalan belgelerle: bir masa etrafında fır dönen gözler felfecir okuyanlar dünyada yoluna koyuyorlar işlerini umurlarında olmuyor ülke, vatan belli ki insan yazmıyor kayıtlarında karardıkça kararıyor günler bir damla yağmur düşmüyor alınlarından bizim terimize eşdeğer güz çiçekleri açmaya ürkek uçamayan, sendeleyen kelebek takınsa mavi kanatlarını bir araya gelse cümle kuşlar, kelebekler özgürlük türküsünü yeniden söylese halk bir bayram müjdecisi gibi çalsa bütün davullar bir rüzgâr esse, günler ağarsa açacak gözlerini karanlıklar kabaracak toprak ilk su damlasında, patlayacak kardelen bir yaprak kırıntıyı yuvasına taşıyan karınca örneğin halk, harab olmuş yurdunu sırtında taşımaya hazır bir işçi ordusu birer birer söndürülürken vatanın lâmbaları yaşanırken karartma günleri gözümüze baka baka söylenirken yalanlar sıkı tut ellerimi ellerini sıkı tut düşmeyelim 22. 9. 2012 / Nazik Gülünay |