Bozuk Ağız
Bozuk Ağız
“Edep, ahlak, namus” dilinde, Muhterem, evliya! Menfaat varsa, “Mubah” devrede… İnsanlık nerede? Eline erkek eli değmemiş, Saçının kılını bile gören olmamış! Değer mi? Zarafet, dişilik öğren; “Bir saat, yüz dolar” Hayatın sillesine rağmen bak ayakta! Ağzını bozmuş, tango kadınlar! Ayakkabılar çantaya uygun ama Memeler baş kaldırmış, kalçalar isyanda; Rejimdeymiş aslında… “Helal reyondan alınız!” Ak buğday ekmeği zararlı efendim… Organik ürünler yararlı; Organını satanlar var efendi… Helal et. Etmişler zaten, et kalmamış! Mevta yatıyor, cansız; “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” Yerken sormadınız, niye? Nasılsa yıkadınız, akladınız; Sarıp ak kefene, Cennet’e yolladınız… Yetime mi soruyorsunuz? Sergide göz kamaştırıyor, domatesler; Seçmece yok, efendi… Çürüklerini koymasan… Akşam pazarı, hava karardı; Kalanlar neredeyse bedava! Mıncıklamak da serbest; Küfesi beş para, alırsan… Atıkları da toplayan var! Bir kap yemek çıkar mı, bir çuvaldan? Yalandan, ağla/ma… Zayıfken, güçlüydü “Hak” lılar, Öyle söylerdi eskiler! Şimdi “Hak” lı, güçlüler… Kale, her zaman hedeftir Topa tutulur, dışardan; Yapılan, fetihtir! Sonra tamir, içerden… Kıvır/ma! Tükürdünse yala/ma! Sen yapınca iyi, Başkasına kötü; Kendini kandır/ma… Gübrelikte yetişmiş, kızıl gül! Mis kokuyor ama, Etraf bok olmasa… Dilenci kız, gelin olmuş, Koskoca saraya! Huylu huyundan vazgeçmez! Kapı kapı dilenir, tenhada… Bir horozumuz vardı, Tavukları karmazdı; Nenem kestirdi dedeme, Ama eti tatlıydı… Ahmet Bektaş |
hepsi tam da gözüne isabeten dizeler bunlar
kutluyorum