Düşler Ülkesi
Düşler Ülkesi
“Bir cisim yaklaşıyor!” Nasıl tanımlarsın? Öğrendiklerin, bildiklerin mi? “Hiçbir şey bilmiyorum!” Oysa “Ben” her şeyi biliyorum! Düşlerin senin mi? Özlemlerin, sevinçlerin, üzüntülerin… Ne kadarı senin? Onları tanımlayan, sen misin? Algıladın, benimsedin! Sen, “Ben” misin? “Ben ol da gör!” Kendinden bahset, sen, kimsin? Ama masal anlatma! Seni “Sen” yapan nedir, biliyor musun? Ben, senin gibi olamam! Sen, “Ben” gibi olabilirsin! “Herkesin hali, benimle aynı!” Öyle sanıyorsun! Sen, kimin düşüsün? Düşlerimiz aynı değil! Düşlerini açıklama! Sana ait iseler, gerçekten… Sonra, senin olmaz! “Düşünce gücü” var mı? İkinci el uyar mı? “İlk ben düşündüm” mesela, Böyle bir şeyin var mı? Öncenin eleğinde, elenmemiş; Özgürce, engellenmemiş… “Filanca böyle demiş!” Peki, sen ne dersin? Sözlerinin esirisin, Açıklama, sadece düşün! Kendi düşlerini yarat! Aşk’ı bilirim, masalına inanmam! Görecelilik var ise aldanmam! Gözü, sözü, güzü; yenisi-eskisi olmaz! İyisi-kötüsü; genci-yaşlısı da olmaz! Düşünceden çıkarsa, “Aşk” bile olmaz! Dünya dönünce, bir gün mü? Güneş, Dünya’dan büyük mü? Sahi “Büyük”, ne kadar büyük? “Küçük”, neye göre küçük! Evrenin merkezi var mı? Nasrettin Hocanın eşeğinin bastığı yer, “Dünyanın merkezi” olabilir mi? Öğretilenler hakikat mi, ya öğretenler? Aslını bilen var mı? Düşünen, zaten bilir! Biliyorum ama ben, söylemem! Cesaretin var ise gerçekten; Bunları bir düşün, sen de söyleme! Ahmet Bektaş |