Yeni Kapılar Açılıyor
Yeni Kapılar Açılıyor
Güzelim, hazır mısın? Çıkalım… Aşağı bakma! Herkesin aklı aşkta, oynaşta… Ellerine yüzlerine bulaştırdılar, Şehvete kutsal kattılar, Hem pişman hem de kıskançlar! Salya, sümük, ağlak… Aşk’ı oyun ettiler… Yeni kapılar açılıyor! Rezalet dönemi kapansın, Bildiklerimi nasıl anlatsam? Çizsem, anlar mısın? Ressam da değilim ki. “Kara delik” dedikleri, Sadece kütle çekimi! Kaşıkta sallanan bir damlanın, Bardağa düşüp suya karışması gibi… Damla görünürde yok oldu! “Damlaya damlaya göl olur!” Başka hale büründü. “Ölüm” diye bir şey yok… Işık başka, nur başka; Işığı da yutar kara delik. Nur, asıldır! Say ki Nuru anladık, Nur üzeri nur nasıldır? Önce kendini bil! Neredesin, biz neredeyiz? Kendi yerini bilmeden, bilemezsin? Ben neredeyim… Gösteremezsin, Uzayda “Kuzey” neresi? Güzelim, anlaştık mı? Sahi, sen “Güzel” misin? Güzelsen kimden? Güzelliğin bile göreceli… “Yeni kapılar açılıyor.” Dedim. Duydun mu? “Bu ne kapısı?” sormadın, İnandın mı? İnanmadan olmaz; Bana mı inandın, kapıya mı? “Kapıya inandım” deme çarparım; Henüz kapıyı görmedin! Sana bir nasihat; Her duyduğuna inanma, Gördüğünün de yarısına inan! Şaşırdın değil mi? Sakın korkma! Ne ederse, herkes kendine eder! “Boynuzsuz koyun, boynuzludan hakkını alır” derler! Boş ver, takan düşünsün… Yeni kapılar açılıyor; gülüm, gülümse. Hiçbir şey başıboş değil! Gül dalında güzel, Çürüyen tohumlara özenme… “Çıkalım” dedim, hatırla! Nereye çıkalım, ya da nerden çıkalım? “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden” Tut elimden, beraber çıkalım. Yoruldum; azıcık dinlensem! Uzansam şöyle dizine… Yolda yoldaş, sırra sırdaş gerek, Neşe de var, hüzün de… Bak ne diyor şarkıda; “Geçmesin günümüz sevgilim yasla, O güzel başını göğsüme yasla.” Ahmet Bektaş |