(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ceylan hocam. Şiiriniz gönlümüze tebessüm ettirdi. Ödülü ve övgüsü şüphesiz ki, kendi içinde saklı. Bir noktaya dikkat çekmeden geçemeyeceğim. Net ortamında çok rastladığım bir eleştiri türü var. ''Efendim filan kelime şiirde iki kere kullanılmış ve tekrara kaçmış...'' Söyleyeceğim sözler aslında çok uzun bir yazı ile ve örneklerle anlatılabilir. Özet geçmek için anlatmak istediğim tekrar konusuna her zaman örnek verdiğim Yunus'un ünlü beyitiyle açıklık getirmek istiyorum.
Beni bende demen bende değilim, Bir ben vardır bende benden içerü.
Süleyman kuş dilin bilir dediler, Süleyman var süleymandan içerü.
Birinci beyitte. yani yalnızca iki satırda ben sözü altı kere tekrar edilmiş. İkinci beyittte de Süleyman sözü üç kere tekrar edilmiş... Biz bu tekrarlara dayanarak Yunus'un bu muhteşem şiirine kötü şiir, çünkü çok tekrar var diyebilir miyiz? Şiirde gerektiği kadar tekrar olabilir diyorum ben. Ancak lüzumsuz tekrarlar olmamalı. Her tekrara ayrı bir anlam yüklenmesi sağlanmalı... Tebrik, selam ve saygılarla...
ÜstadımŞiirde tekrar, yerinde olursa elbette iyidir. Yerindelik, HECE DOLGUSU demek değildir. Anlam bütünleme, tonlama ve vurgu (TEKERRÜR SANATI) yapıyorsa güzeldir. Lüzumundan fazla kelime kullanılacağına muadili kullanılsa daha iyidir diye düşünürüz. Şimdi, müdür müdür müdür bu üç kelime aynıdır, amma, yazılış ve okunuşlarına göre bu üç kelimeye anlam yüklemek mümkündür. Şu halde, kelime şairin altın değerinde hazinesi olduğuna göre, onu İSRAF etmek yerine gediğine koymak iyidir sanıyorum. Ustam, bu konuları siz benden daha iyi bilirsiniz. Genç şairlere tıpkı KÖKTEN KAFİYE gibi KELİME TEKRARI konusunda biraz sıkı ve müsahamasız davranıyorsak, sebebi de bundandır ustam... Baki selamlar, saygılar...
ÜstadımŞiirde tekrar, yerinde olursa elbette iyidir. Yerindelik, HECE DOLGUSU demek değildir. Anlam bütünleme, tonlama ve vurgu (TEKERRÜR SANATI) yapıyorsa güzeldir. Lüzumundan fazla kelime kullanılacağına muadili kullanılsa daha iyidir diye düşünürüz. Şimdi, müdür müdür müdür bu üç kelime aynıdır, amma, yazılış ve okunuşlarına göre bu üç kelimeye anlam yüklemek mümkündür. Şu halde, kelime şairin altın değerinde hazinesi olduğuna göre, onu İSRAF etmek yerine gediğine koymak iyidir sanıyorum. Ustam, bu konuları siz benden daha iyi bilirsiniz. Genç şairlere tıpkı KÖKTEN KAFİYE gibi KELİME TEKRARI konusunda biraz sıkı ve müsahamasız davranıyorsak, sebebi de bundandır ustam... Baki selamlar, saygılar...
GERÇEKTEN İŞTE ŞİİR BU DEDİRTEN ŞİİR OKUDUM GÜNÜN ŞİİRİNİN ŞAİRİNİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM AYRICA BİR MEMLEKET ESİNTİSİ DE BULDUM ŞİİRDE GÖNÜL RÜZGARLARINA KARIŞMIŞ ŞEKİLDE TEBRİKLER TEŞEKKÜRLER SELAMLAR
bildiklerimiz damla bilmediklerimiz derya yine de deryaya kulaç atalım havalar sular soğuk olsa da bir tebessüm tadında bilmediklerimizi öğrenmek adına ustamızın şiiri eleştirmeye çalışayım.
mustafa hocam. bidiklerimi sizinle paylaşmak ve eksiğim varsa giderilmesi talebiyle
1. kıta 1. kıtanız gibi bir girişi hece yazan herkes başarabilse keşke.
Her gamzede muhteşem gonca Bir sevda çiçeği yüzde tebessüm. Rahmet dalgasıdır ömür boyunca Fıtratın dilidir özde tebessüm.
tek tek kelimelere bakarsak demokratik anlamda ince seslililerin hakimiyetinde bir kıta. * fıtrat kelimesinin fıtratından mıdır bilmem belki de sert sessiz -t lerin iki tane olması yüzünden bu kelime ben bu kıtaya ait değilim der gibi.
kıtada iki tane ulama olmasına rağmen okunuş akıcı olsa da : "dalgasında" yerine "denizinde" kullanırlırsa ve "fıtrat" kelimesi ince sesli ve aynı anlama gelebilecek başka bir kelimeyle değiştirilirse bu kıta pürüzsüz olur mu hocam. yoksa benim yaptığım havanda su dövmek midir?
ilk iki mısra geçişinde bir problem yok gamze,gonca, sevda çiçeği ve yüzde tebessüm harika...kadınsal nazik nazenin.. 3.ve 4. mısra geçisinde de problem yok desem de "dalga" ve "fıtrat" kelimeleri zedeliyor bu kıtayı.
ilk mısrada belkide bilerek gizlenmiş belkide gerek görülmemiş iki heceli bir kelime eksik diyeceğim ama diyemiyorum çünkü ne girişin güzelliğine ne de kıtaya etkisi yok denecek kadar az. bu yüzden duraklar ve hece sayısı sağlam diyebilirim. zati ustaların şiirlerinde durak hatası ve hece sayısı noksanı aramak abes olur. hikmetini araştırmak sormaktan daha güzeldir. ****************** 2. kıta
hiç ulama yok bu kıtada. ulama hecede okuyuşu güzelleştirir oysa. 1. mısra sonu virgül, 2. mısra sonu . noktanın göze dediği bu iki mısrayı bir ele al.1. mısra, 2. mısra diye değil ilk 2 mısra diye düşün diyor. böyle düşünürsek kafiye kendini manada gösteriyor. yapım ekleriyle kafiye uydurulmuş diyen de olabilir ama "gençlik" ve "çelik" kelimelerinin seyri ve birbiriyle eşleştirilmesi gayet güzel.
3. ve 4. mısralar için "gönül" barındırdığı anlam itibari genelde yanan, yakılan, kederli, hüzünlü bir şeydir. sanki kor taşır. bu nedenle "serinlik" kelimesi ve edebi temsilen yüzün kızarması belki Havva'nın yediği elma'ya kadar uzanır. Allaualem.
duraklar pürüzsüz.
************** 3. kıta
"Işık karanlığı nasıl boğarsa, O güzel tabloda mutluluk varsa, Hesabı, ölümü unutturmazsa Hakk’ ın rızasıdır sizde tebessüm. "
benim aradığım da böyle ses düzenleri. boğarsa-varsa'dan sonra gelen "unutturmazsa" kafiyeye bakarsan atmalı çöpe. -arsa: dört ses benzerliği unutturmazsa'da bu dört sesi sanki eklerle güçlendirmiş.
şair diyor ki burada üzerine basa basa okuyacaksın. anlamı buraya işledim der gibi.
3. mısra sonuna ; noktalı virgül konursa sanki daha da güzelleşir bu kıta.
duraklar yine pürüzsüz. ************************ 4.kıta
Sevda trenine alınan bilet, On beşinde hayâl dolu bir gölet. Yetmişlik ninede huzur, bereket Gonca gonca güldür kızda tebessüm.
2. kıtadaki gibi virgül ve nokta dansı harika.
gonca kelimesinin 1. kıtada kullanılnasına rağmen burada ikileme olarak alınması bile çıtayı düşürmüş diyebilirim.
1. kıtanın ilk iki mısrası dişisel kelimeleri ve anlamları çağrıştıyor. burada "nine"ye değil "dede"ye atıfta bulunulmalı idi. en çok kullanılan ayak sesi kullanıldığı için ayak sıkıntısı çekilmez.
bu kıta anlamsal olarak erkeksel olmalıydı desem umarım anlatmak istediğimi anlatabiliyorumdur veya usta anlar. bu kıta çıtayı hayli düşürmüş.
************** 5. kıta
Yığınla çileyi silip süpüren, Dışta huzur veren, içte köpüren. Bayram sabahına alıp götüren Muhabbet gülüdür bizde tebessüm.
4. kıta şiirden çıkarılsa ve öyle devam edilse daha isabetli olabilir. bu kıta sanki evlatları ve ailesi için çileli bir ömür çekmiş ataerkil ailenin başı "dede"yi anlatmış.
dışta ve içte yerine dışa ve içe diyesim geldi de -te hecesi daha kapsayıcı ve engin olmuş burada.
süpüren köpüren götüren
p-p-t sesi sert sessiz olması bakımından t harfi p'yi yaralamamış. dört ses benzeşmesi de kök-gövde kafiye ikilemini göze yaşatsa da öze yaşatmamış gayet güzel bence.
bu kıta kıta sıralanışı bakımında öyle güzel bir sıraya yerleştirilmiş ki hayran kaldım. her ne kadar dört ses benzeşmesi burada üçe düşmüş gibi gözükse de kahkaha müminin kalbini karartır asl olan tebessümdür deyip Yunus'un "dolap niçin inildersin" demesine sanki bir selamünaleyküm denmiş. fevkalede *** 7. kıta
Rüzgârın dansıdır, koca deryada Bir uzay dolmuşu olan dünyada. Mevlâna’ ca dönüp duran Konya’ da Ney’ de, kudümlerde, sazda tebessüm.
usta burada "dans" kelimesini artık türkçeleştirelim (hem manasal hem de maddesel) dese de kabul edemem. "uzay dolmuşu" tanımlaması da bir üst kıtayla binlerce kez anlamsal savaşa tutuşur.
3. ve 4. mısra harika olsa da "kudüm" yeni nesle(bana da diyebilirim) göre hayli yabancı kalır.
1.ve 2. mısra son kıtayı kalbinden yaralamış. bu nedenle son kıta ki imamesi gibidir hecenin fakat son kıta şiiri taşımamış diye TEBESSÜM eder
Üstadım, Googleye Gülce Aruz yazıp bi bakar mısnız veya gulceedebiyat net gelirseniz sorduğunuzun ne kadar kolay olduğunu umarım görürsünüz... selamlar, saygılar...
yüksek dalda gün görmüş yemişlerin dökülmesi için taş atmak;) ve rüzgarın yardımıyla yandaki ağaçtan da dökülen yemişleri ve sırtını o ağacın gövdesini dayayıp ayaklarını uzatıp bir yaz gününde nasiplenmenin hayali bile güzel hocam da...
bu yemişler çeşit çeşit..
bir hece şiirini aruza çevirmek mi daha kolaydır sil baştan aruz yazmak bana eziyetttt
veya
“Türk İslam”ı sarığında “Erciyes”in doruğunda “Muhsin”lerin yüreğinde “Yunus”ların deseniydi şu 4+4 ü nasıl aruza çevirebiliriz...
aruzda da hece sayısı eşit olacak. fakat kapalı açık hece sesli sessiz harf mi. aklımda kaldığınca bildğimden değil.. türk islam sarığında
--- : türk/is/lam hepsi sessizle bitince çek bir çizgi mi sa rığ ın da: .--. mı oluyor.: sesli ile bitiyorsa koy . nokta mı.
daha doğrusu .noktayı kafama yerleştirdim mi diğeri de yerleşir.
okurum okurum aklıma girmez bu konu.. 10 yılda aruzu öğrensem sonra da gülceye geçeriz inşaallah.
Dünyevî Kardeşim; Aruz, hece veya serbest... Kabahat bunlarda değil ki. Bunlar birer araç, AMAÇ değiller. Bunlar bizden evvelkilerin bize armağanı olan merdivenler. Bu merdivenlerle şiirimizi kanat kanat yükseletebiliyor muyuz, asıl ona bakmalıyız. Yunus da bizim, Mevlâna 'da, Akiff' de, Yahya Kemal' de, Necip fazıl'da, Atilla İlhan'da, ahmet Haşim' de... Üstadım; Arif Nihat asya hocamızın BAYRAK şiiri bir çeşit SERBEST aruzdur. Ahmet HAŞİM in OBELDE şiirinde bir aruz kalıbı bir çok parçalara bölünmüş, anki serbest şiirdir. rahmetli AKİF, bir aruz mısrasını ikiye, üçe bölmüş ve kendi içinde DEDİM DEDİ misali, sorulu cevaplı oluşumlar sunmuştur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çamlıbel, HAN DUVARLARI ndan beyitler arasına MRAŞLI ŞEYH OĞLU SATILMIŞ2ın KOŞMA sını koymuştur. Demem o ki, Gayri 1)Heceyi heceyle karmanın vakti gelmiş de geçiyor. Yani şu, HAN DUVARLARI gibi, 14 hceik beyitler arasına 11 hecelik koşma, veya HECE arasına ARUZ, ya da HECE arasına SERBEST... Bu bizim olan değerleri KAVGA etsinler diye mazideki ustalar bize bıramamış, biz onları DAHA DA İLERİ götürmeliyiz. dünydaki 165 devlet arasında 120 adeti HECE yazıyor. kaynak bizim HECE miz... Onlar, bizim hecemizi SONE, TRİYOLE, STANZA vs yapılanmalarıyla kendilerine dönüştürüp, ileri noktalara taşırken, biz, hal3a KOŞMA da kilitli kalıp, YÜZÜYILLLARCA KULLANIP ESKİTTİĞİMİZ, aşıklamamızın KAFİYELERİ ve UYAKLARI ile kalmamıızı anlayamaıyoruz. GÜLCE işte bu düşünceden ortaya çıkmıştır. Teşekkürler, selamlar, saygılar...
Bu güzeller güzeli analizden sonra, dostlarımın bu sayfada buluşup şiiri sohbet etmeleri, sayfamı ve içimi bayram yerine döndürdü... Sözlerinizden, çizgilerinizden istifade ettiğimi bilmenizi isterim. İnanın çok mutlu oldu... Onur duydum...İyi ki şiiri ciddiye alan sizler gibi az da olsa muhteşem yürekliler var. Yoksa, bu sanal ortamlara girmeye ve yazmaya, hattâ eleştirmeye korkar olmuştuk... Şimdi, geleceğe daha bir emin bakabilirim... Çok sağolun... Kalbî selâmlar, saygılar...
Üç izlence var izlemeye çalıştığım ÜLKE'de: salkım söğüt > B. Bilge Tokel, pazar geceleri 22.30 meksika sınırı > cuma geceleri 23.15 açık deniz > cumartesi geceleri 23.00 suları
Ak aygırım koşulur koşulur oy koşulur Yalçın dağlar aşılır aşılır oy aşılır kum sıcaktır yer ateş kum sıcaktır yer ateş orman yeşil geçilir geçilir oy geçilir su dökülür dibi taş su dökülür dibi taş tuğ dokuzdur çakılır çakılır oy çakılır
bugün bu türküyle geçti;))
ülke tv güzel kanaldır hocam. açık deniz de güzel program.. denk gelebildiğim zaman izlerim...
Yunus emre : teşekkür ederim...
bir kaç kitap ismi not ederim...
saygılar ve hürmetlerimle.. tekrar teşekkürlerimle..
"Taklitte başarılı olmaktansa, orijinallikte başarısız olmak daha iyidir" - Herman Melville -
* Dünyevi Arkadaşımız, şiiri çok güzel irdelemiş. Özellikle teknik olarak (dilbilgisi, ses, uyak vb.) Sitede çok az örneğine rastladığımız bir emek. (Aklıma geliyor hemen Afşaroğlu Öğretmenimizin değerlendirmeleri.) Ceylan Hoca'mız gerçi şiirin yıllar önceye dayandığını yazmış ama sanırım eksiklerini bugünden geriye görme anlamında benzersiz bir özet. Herkes için. Ben, kendi adıma hece şiirine uzak olsam da kesin ayrıştırmalarım yoktur. Sık sık Karacaoğlan okurum, Yunus, Pir Sultan, Veysel... Örneğin Sümmani'nin Ervah-ı Ezel'ini okuduktan sonra, sanaldaki 5.sınıf kötü taklitleri okumak... Şair, ister serbest yazsın ister ölçülü; dikkat etnesi gereken şey "yeni" yi yazmasıdır. Hece sayısı ya da uyak düşürmesi değil, bence. Milyonlarca kez söylenmiş, sakız olmuş sözleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirmenin Şiire faydası var mı? Ne diyordu Mevlana, "Dün dünle geçti cancağazım / Bugün yeni şeyler söylemek lazım"
Bunları, Mustafa Ceylan Hoca'mızın şiiri bağlamında söylemiyorum. Genel olarak. Daha önce de defalarca yazdım aynı şeyleri. Kimin umuru... Ne yazık ki okumuyoruz.Kitap-dergi hak getire. Yazdığı şeyi ikinci kez okumayıp onlarca yazım hatasıyla sanala taşıyan binlerce insan. Magazin derdinde. Körler sağırlar birbirini ağırlar'ın dayanılmaz hafifliği. Bazen yazılan şiirin üç katı eleştiri yazıyorsunuz, muhatap teşekkür bile etmiyor. Şiir dizesi diye bir şey var. Dize olanla olmayanı ayırt etmeli kişi. Arabeski, ucuz argoyu, gündelik kalıp sözleri, aforizmaları... uzak tutmalı. Ben, baştan sona okuduğumda şiiri; yenilik, tazelik, buluş (imge), çağrışım adına beğendiklerim:
ufuk çizgisine sarılan gençlik sabır dağlarında yontulan çelik
rüzgârın (dansıdır) koca deryada bir uzay dolmuşu olan dünyada * Dünyevi Dostumuzun 'dans' uyarısına katılıyorum. Bazen Anadolu kokan bir şiirde birdenbire "senfoni" sözcüğü çıkıyor karşımıza. Orası için önerim, rüzgârın (dansıdır) koca deryada
dans > yerine, (türkü) ya da (ezgi) veya benzeri. Daha bizden bir şey. *
Bir de dilbilgisi imleri konusu... Özellikle dize sonlarındaki virgüller, noktalar görsel yorgunluk getiriyor şiire. Hatta dize aralarındaki gereksiz virgüller de. Bu şiirde hiçbir ime gerek yok bence. Örneğin şu güzel dizede "elmanın rengidir, yazda tebessüm." Aradaki virgüle, duraklamaya gerek var mı? Sonra noktaya. Kuşkusuz yok.
70'li yıllardan bize yadigâr bir Veysel Öngören sözünü hep aklımızda tutalım: "Her şair, şiiri eleştirerek şair olur"
değerli ustam şiirlerinizden yazılarınızdan gayet istifade ediyoruz. gülceyi çözemesem de veya çözmek istemesem de sizlere türk şiirine getirmeye çalıştığınız veya vermeye çalıştığınız soluk için ayrıca müteşekkirim.
şiirin güne düşeceğini bilseydim özelden mesaj atarım. siz de renklendirmişsiniz oysa. utandım işin açığı ne yalan söyleyeyim. belki çoklar utanılcak ne var diyebilirim ama gönlümüz utangaç işte.
yunus hayranıyım. o yüzden aruzu sevemedim her ne kadar yunus'un aruzla bir çok eser verdiğini bilsem de az çok. hece bir başka değil mi?
fakat tıkandı. dede korkut ve yunus baş tacımız. 10 asır geçti yunus'u geçebilen olmadı.. 14lüyle bunu geçmeye çalışıyorlar inşaallah geçerler
eğer"gülce" tutulursa (ki tutulacağa benziyor)belki bir soluk alır şiirimiz.
serbest yazanların yüzde doksanını doksanbeşini çoğunu anlayamıyorum. uzatıyorlar da uzatıyorlar...bari destan yazsalar sevineceğim.
ne diyeyim değerli ustam... Mevlana'nın dediği gibi "sen iste sen istiyorsun diye Rabbin hazileri eksilecek değil" Mevlam sizlerin ilhamını, sevenlerinizi ve sözdeki sihrinizi hak yolunda artırsın da artırsın.
nazenin ve cesaret veren cevabınız için de en kalbi teşekkürlerimi sunar hayırlı geceler dilerim.
Evetttt... Mevlâna insan SES'tir der... Biz de şiir ses'tir diyenlerdeniz... Muhterem Kardeşim, Seneler önce kaleme aldığım bu şiiri, o kadar mükemmel bir şekilde masaya yatırmışsınız ki; özellikle SES BAKIMINDAN analizinize hayran kaldım diyebilirim. Şahaneydi... Ses- anlam; şiirin geometrik yapısı dahil, her noktasına az sözle ama detaylıca inmeye çalışmışsınız... Çok güzeldi...
* Bu tür şiir portallarının faydası budur. Eleştiri , analiz, tahili... Adına ne derseniz deyin; bulunduğunuz noktadan, bilgi, algı ve tecrübî pencerenizden özümsemek ve duyumsamak... İşte, benim beklediğim de bu tür, yani, sizin yaptığınız gibi şiirin analizinin yapılmasıdır... * Aynı zamanda bir "tahlilci" olarak derim ki : Şiirime getirdiğiniz ışık ve işaretleri alkışlıyorum. Hayli istifade ettim... Çok teşekkür eder, kalbî selâm ve saygılarımı sunarım... Sağolun....
Üstadım, Googleye Gülce Aruz yazıp bi bakar mısnız veya gulceedebiyat net gelirseniz sorduğunuzun ne kadar kolay olduğunu umarım görürsünüz... selamlar, saygılar...
yüksek dalda gün görmüş yemişlerin dökülmesi için taş atmak;) ve rüzgarın yardımıyla yandaki ağaçtan da dökülen yemişleri ve sırtını o ağacın gövdesini dayayıp ayaklarını uzatıp bir yaz gününde nasiplenmenin hayali bile güzel hocam da...
bu yemişler çeşit çeşit..
bir hece şiirini aruza çevirmek mi daha kolaydır sil baştan aruz yazmak bana eziyetttt
veya
“Türk İslam”ı sarığında “Erciyes”in doruğunda “Muhsin”lerin yüreğinde “Yunus”ların deseniydi şu 4+4 ü nasıl aruza çevirebiliriz...
aruzda da hece sayısı eşit olacak. fakat kapalı açık hece sesli sessiz harf mi. aklımda kaldığınca bildğimden değil.. türk islam sarığında
--- : türk/is/lam hepsi sessizle bitince çek bir çizgi mi sa rığ ın da: .--. mı oluyor.: sesli ile bitiyorsa koy . nokta mı.
daha doğrusu .noktayı kafama yerleştirdim mi diğeri de yerleşir.
okurum okurum aklıma girmez bu konu.. 10 yılda aruzu öğrensem sonra da gülceye geçeriz inşaallah.
Dünyevî Kardeşim; Aruz, hece veya serbest... Kabahat bunlarda değil ki. Bunlar birer araç, AMAÇ değiller. Bunlar bizden evvelkilerin bize armağanı olan merdivenler. Bu merdivenlerle şiirimizi kanat kanat yükseletebiliyor muyuz, asıl ona bakmalıyız. Yunus da bizim, Mevlâna 'da, Akiff' de, Yahya Kemal' de, Necip fazıl'da, Atilla İlhan'da, ahmet Haşim' de... Üstadım; Arif Nihat asya hocamızın BAYRAK şiiri bir çeşit SERBEST aruzdur. Ahmet HAŞİM in OBELDE şiirinde bir aruz kalıbı bir çok parçalara bölünmüş, anki serbest şiirdir. rahmetli AKİF, bir aruz mısrasını ikiye, üçe bölmüş ve kendi içinde DEDİM DEDİ misali, sorulu cevaplı oluşumlar sunmuştur. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Çamlıbel, HAN DUVARLARI ndan beyitler arasına MRAŞLI ŞEYH OĞLU SATILMIŞ2ın KOŞMA sını koymuştur. Demem o ki, Gayri 1)Heceyi heceyle karmanın vakti gelmiş de geçiyor. Yani şu, HAN DUVARLARI gibi, 14 hceik beyitler arasına 11 hecelik koşma, veya HECE arasına ARUZ, ya da HECE arasına SERBEST... Bu bizim olan değerleri KAVGA etsinler diye mazideki ustalar bize bıramamış, biz onları DAHA DA İLERİ götürmeliyiz. dünydaki 165 devlet arasında 120 adeti HECE yazıyor. kaynak bizim HECE miz... Onlar, bizim hecemizi SONE, TRİYOLE, STANZA vs yapılanmalarıyla kendilerine dönüştürüp, ileri noktalara taşırken, biz, hal3a KOŞMA da kilitli kalıp, YÜZÜYILLLARCA KULLANIP ESKİTTİĞİMİZ, aşıklamamızın KAFİYELERİ ve UYAKLARI ile kalmamıızı anlayamaıyoruz. GÜLCE işte bu düşünceden ortaya çıkmıştır. Teşekkürler, selamlar, saygılar...
Bu güzeller güzeli analizden sonra, dostlarımın bu sayfada buluşup şiiri sohbet etmeleri, sayfamı ve içimi bayram yerine döndürdü... Sözlerinizden, çizgilerinizden istifade ettiğimi bilmenizi isterim. İnanın çok mutlu oldu... Onur duydum...İyi ki şiiri ciddiye alan sizler gibi az da olsa muhteşem yürekliler var. Yoksa, bu sanal ortamlara girmeye ve yazmaya, hattâ eleştirmeye korkar olmuştuk... Şimdi, geleceğe daha bir emin bakabilirim... Çok sağolun... Kalbî selâmlar, saygılar...
Üç izlence var izlemeye çalıştığım ÜLKE'de: salkım söğüt > B. Bilge Tokel, pazar geceleri 22.30 meksika sınırı > cuma geceleri 23.15 açık deniz > cumartesi geceleri 23.00 suları
Ak aygırım koşulur koşulur oy koşulur Yalçın dağlar aşılır aşılır oy aşılır kum sıcaktır yer ateş kum sıcaktır yer ateş orman yeşil geçilir geçilir oy geçilir su dökülür dibi taş su dökülür dibi taş tuğ dokuzdur çakılır çakılır oy çakılır
bugün bu türküyle geçti;))
ülke tv güzel kanaldır hocam. açık deniz de güzel program.. denk gelebildiğim zaman izlerim...
Yunus emre : teşekkür ederim...
bir kaç kitap ismi not ederim...
saygılar ve hürmetlerimle.. tekrar teşekkürlerimle..
"Taklitte başarılı olmaktansa, orijinallikte başarısız olmak daha iyidir" - Herman Melville -
* Dünyevi Arkadaşımız, şiiri çok güzel irdelemiş. Özellikle teknik olarak (dilbilgisi, ses, uyak vb.) Sitede çok az örneğine rastladığımız bir emek. (Aklıma geliyor hemen Afşaroğlu Öğretmenimizin değerlendirmeleri.) Ceylan Hoca'mız gerçi şiirin yıllar önceye dayandığını yazmış ama sanırım eksiklerini bugünden geriye görme anlamında benzersiz bir özet. Herkes için. Ben, kendi adıma hece şiirine uzak olsam da kesin ayrıştırmalarım yoktur. Sık sık Karacaoğlan okurum, Yunus, Pir Sultan, Veysel... Örneğin Sümmani'nin Ervah-ı Ezel'ini okuduktan sonra, sanaldaki 5.sınıf kötü taklitleri okumak... Şair, ister serbest yazsın ister ölçülü; dikkat etnesi gereken şey "yeni" yi yazmasıdır. Hece sayısı ya da uyak düşürmesi değil, bence. Milyonlarca kez söylenmiş, sakız olmuş sözleri temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze getirmenin Şiire faydası var mı? Ne diyordu Mevlana, "Dün dünle geçti cancağazım / Bugün yeni şeyler söylemek lazım"
Bunları, Mustafa Ceylan Hoca'mızın şiiri bağlamında söylemiyorum. Genel olarak. Daha önce de defalarca yazdım aynı şeyleri. Kimin umuru... Ne yazık ki okumuyoruz.Kitap-dergi hak getire. Yazdığı şeyi ikinci kez okumayıp onlarca yazım hatasıyla sanala taşıyan binlerce insan. Magazin derdinde. Körler sağırlar birbirini ağırlar'ın dayanılmaz hafifliği. Bazen yazılan şiirin üç katı eleştiri yazıyorsunuz, muhatap teşekkür bile etmiyor. Şiir dizesi diye bir şey var. Dize olanla olmayanı ayırt etmeli kişi. Arabeski, ucuz argoyu, gündelik kalıp sözleri, aforizmaları... uzak tutmalı. Ben, baştan sona okuduğumda şiiri; yenilik, tazelik, buluş (imge), çağrışım adına beğendiklerim:
ufuk çizgisine sarılan gençlik sabır dağlarında yontulan çelik
rüzgârın (dansıdır) koca deryada bir uzay dolmuşu olan dünyada * Dünyevi Dostumuzun 'dans' uyarısına katılıyorum. Bazen Anadolu kokan bir şiirde birdenbire "senfoni" sözcüğü çıkıyor karşımıza. Orası için önerim, rüzgârın (dansıdır) koca deryada
dans > yerine, (türkü) ya da (ezgi) veya benzeri. Daha bizden bir şey. *
Bir de dilbilgisi imleri konusu... Özellikle dize sonlarındaki virgüller, noktalar görsel yorgunluk getiriyor şiire. Hatta dize aralarındaki gereksiz virgüller de. Bu şiirde hiçbir ime gerek yok bence. Örneğin şu güzel dizede "elmanın rengidir, yazda tebessüm." Aradaki virgüle, duraklamaya gerek var mı? Sonra noktaya. Kuşkusuz yok.
70'li yıllardan bize yadigâr bir Veysel Öngören sözünü hep aklımızda tutalım: "Her şair, şiiri eleştirerek şair olur"
değerli ustam şiirlerinizden yazılarınızdan gayet istifade ediyoruz. gülceyi çözemesem de veya çözmek istemesem de sizlere türk şiirine getirmeye çalıştığınız veya vermeye çalıştığınız soluk için ayrıca müteşekkirim.
şiirin güne düşeceğini bilseydim özelden mesaj atarım. siz de renklendirmişsiniz oysa. utandım işin açığı ne yalan söyleyeyim. belki çoklar utanılcak ne var diyebilirim ama gönlümüz utangaç işte.
yunus hayranıyım. o yüzden aruzu sevemedim her ne kadar yunus'un aruzla bir çok eser verdiğini bilsem de az çok. hece bir başka değil mi?
fakat tıkandı. dede korkut ve yunus baş tacımız. 10 asır geçti yunus'u geçebilen olmadı.. 14lüyle bunu geçmeye çalışıyorlar inşaallah geçerler
eğer"gülce" tutulursa (ki tutulacağa benziyor)belki bir soluk alır şiirimiz.
serbest yazanların yüzde doksanını doksanbeşini çoğunu anlayamıyorum. uzatıyorlar da uzatıyorlar...bari destan yazsalar sevineceğim.
ne diyeyim değerli ustam... Mevlana'nın dediği gibi "sen iste sen istiyorsun diye Rabbin hazileri eksilecek değil" Mevlam sizlerin ilhamını, sevenlerinizi ve sözdeki sihrinizi hak yolunda artırsın da artırsın.
nazenin ve cesaret veren cevabınız için de en kalbi teşekkürlerimi sunar hayırlı geceler dilerim.
Evetttt... Mevlâna insan SES'tir der... Biz de şiir ses'tir diyenlerdeniz... Muhterem Kardeşim, Seneler önce kaleme aldığım bu şiiri, o kadar mükemmel bir şekilde masaya yatırmışsınız ki; özellikle SES BAKIMINDAN analizinize hayran kaldım diyebilirim. Şahaneydi... Ses- anlam; şiirin geometrik yapısı dahil, her noktasına az sözle ama detaylıca inmeye çalışmışsınız... Çok güzeldi...
* Bu tür şiir portallarının faydası budur. Eleştiri , analiz, tahili... Adına ne derseniz deyin; bulunduğunuz noktadan, bilgi, algı ve tecrübî pencerenizden özümsemek ve duyumsamak... İşte, benim beklediğim de bu tür, yani, sizin yaptığınız gibi şiirin analizinin yapılmasıdır... * Aynı zamanda bir "tahlilci" olarak derim ki : Şiirime getirdiğiniz ışık ve işaretleri alkışlıyorum. Hayli istifade ettim... Çok teşekkür eder, kalbî selâm ve saygılarımı sunarım... Sağolun....
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.