Elif Ye
uzatsam ellerimi, kirli, utanıyorum...
kaldırsam göğe, seni işaret etsem, kısa kalır, alçalırım... istesem seni, uzansam, bana kadar diyerek çekersin ellerini, korkum bu! oysa ben korkmazdım, tanrı hariç kimseden, senden önce... senden önce diyorum çünkü, tanımak seni, doğmak gibi... doğdum, aldım hayatımın ortasına diktim seni, seni tanıdığım an buysa, elif dedim o ana, alfabenin ilk harfiyle, takvimler yarattım, zamanı başa aldım, çünkü an bu! hayat bu! sen hep böyle kal istedim, hep burada, dedim ki; sen, benden uzak, Allah’a yakın ol diyeceğim tek kişisin... tek kişisin çünkü, sen benden uzak olursan, ben Allah’a yakın olurum... korkuyorum, korkum mu? korkum seni kaybetmek değil, kazanamamak... desem şimdi sana, gel, dilim dönmez, boğazım kurur, nefesim kesilir, gelsen şimdi, ayakta duramam, konuşamam, kalbim pimi çekilmiş bomba olur, gitsen ya da, uyuyamam, boğazımdan hırıltılar çıkar, ağlarım... neden mi ağlarım arkandan? çünkü sen gidince, yarım bırakılmış bir ekmek kırıntısı olurum... sen gelsen de, gitsen de, yapamam biliyorum, klasiklerden, "ne seninle, ne de sensiz..." işte boşlukta olmak bu, kaybolmak bu yüzden, bu yüzden acı... acı, kendine... sen ki, kimseden değer görmemesi gereken biri olmalıydın, nasıl derler, paha biçilmez bir şey işte... acı, ben dahil herkese... biz ki, kıymet bilmemiş insanlar yığınıyız... ulan, kimse bilmemiş ki kıymetimizi... sana elif dediysem alfabenin baş harfiyle, ne zaman bir cümle kuracak olsam harflerden, aklıma düşersin, havaya düşmüş cemre gibi, ve ben oturur ağlarım arkandan, gittiğin için... neden mi ağlarım arkandan? gitmek bir eylem olabilir, ama sen gitmen, kasten bir çocuğu öldürmektir. ölür ve yeniden doğarım... unuttun mu? yeni doğmuş her çocuk biraz ağlar, hepsi bu... Onur Budak |