Dökün Beni Denizlere
çocuklar masallara, türküler halaylara doymuyor artık
bu öfke , bu çirkinlik sildi izlerini denizlerde gezen maviliklerimizin aman değmesin kimliğimize yaslı annelerin sesi kaybolmaya razı hayaller, gerçeklerle kalmadı artık sevdaya dair tasalanmalar göğün en suskun yerinden karışsam güne körfeze martı taklidi yapsam çok uykusuz kaldım Tanrım çölün avuntusuz genzinde izin almadan soyundum mavinin kardeşliğine sevdamı göğe salsam hüzün düşse kirpiklerime gözlerimden toprağın bereketine sevdiceğim anlasa bu kokuyu nerden hatırladığını yağmuru neden bu kadar çok sevdiğini yıkanıp yıkanıp giyinsek inancın gömleğini özlemenin en masum gelinciği olsam dağa taşa yaksam katlanmanın türküsünü çayır kokusunu içime çeksem yine de ele avuca sığmaz kederim teneke bir saksıya eksinler beni sevdiğimle yüreğimde ateş büyüse büyüse yine de üşürüm vahşi dünya düzeninde sarsa kollarını güler yüzlü tüm şiirler umut ve düşten kalma bir avuç kül olsam dökün beni denizlere İzmir bana bir köy olduğumu fısıldadı şu dünyaya, şu aya, şu kuşlara hışırdayan kavak olduğumu dingin ve âşık salınsam bir rüzgârın akşam serinliğiyle... |