DamarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ’’yine de bir uğraştır beklemek. bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan”
cesare pavese kucak dolusu ilahi taşıyorum eteklerim Meryem ana okyanus yanığı bir semendere gebeyim ağlamıyorum yüzümde su uyanıyor utanırım yorgunluğuma güneş konunca sonsuz en uslu gizem seçer beni göbek deliğim, ülserime üfler sakın!!! eşlik et dinlediğin şarkılara ama içlenme sakın ya da ağlama leyla olamıyorsan ateş kokulu su olamıyorsan ışığı tanımayan karanlıksan ben işte o an ölürüm ağırlığımdan yağmuru çölle uyuttuğumdan kumsalda bir piyano bana ruhunu ödünç verdi ben ona buharlaşmak üzere olan bir rüya adımı değiştirmek için Nilgün’ü denizin üzerine fırlattım üç kere sekti geri geldi çalı çırpı topladım yaktım ismimi çikolatalı puding gibi kokuyor dumanı bu kadar masum olamazdım bu kadar inatçı gölgem gözlerimin irisinden çıkıverdi gidiyorum dedi senin için Tanrıdan dalgakıran almaya derimin sessizliğine Venüs’ü yerleştirdim parmak uçlarımla renklerimi köpürttüm korktuğumu sakladım karşı kaldırımlardan şehir inandı şehvetimin gizemine her sokak lambasına kır çiçeği bıraktım denize fazlaca nazlanmış olmalıyım ki ayaklarımın dibinde sevişecekmiş yıldız ile boşlukta yankılanıyor şimdi adı bana yabancı bir redif zamanı gelmiş bir parantez beni anlatmaya başlıyor... o eski olan her şeydi eski bir hüzün eski bir dert eski bir şarkı eski bir kayboluş eski bir ninni eski bir sessiz eski bir uyku eski bir düş eski bir yalnızlık eski bir martı eski bir mavi eski bir aşk eskidiğini kabul eden bir ömür.. evet!!! bu eskimişlik saçlarımda beyaz göz altlarımda torba olur şarkılar içindeki şekeri arar... senin aradığın neydi ? bulamaman mümkün değil damağında hissettiğin o tat benim... |