Şafak Doğuran
dağlar rüzgarın soğuk masalını okurken
türkülerin hüznüne gül döktü gelgitlere alışık sokak kedisi kalbim huzursuzluğumuz biraz uzun sürerse ya aşık oluruz ya şiir uyuyamadığım geceleri de ekledim yaşıma en fazla bir şiirlik zamanı kalmış ellerimin ah! kalbim eriyen mumdan oluşmuş gölet seher yeli bırakmamışlar bize denizlerin besmelesini çalmışlar yağmurun taşmışlığını, rüzgarın ulu uğultusunu yakamozu bile yırtmış bitimsiz karanlığın o ukala sesi yorgunluklarımızın çukurlarına ölülerimizi doldurmuşlar yetmemiş vicdan anlamına gelen her değeri tanınmayacak hale sokmuşlar keder bile yılmış gök kubbe altında insanların hor görülen tüm bu acılarından buharlaşmış dolunay, sessiz sedasız dökmüş gözyaşını zaman sisler resitali sabrımızın sınandığı biatlık rapsodisi sürekli sonsuzu arayan anlamın ergenlik çağında olsada gözlerim ağır ağır kapanan demir bir kapıya döndü bağrım kahrolası bu yaşanmazlık hatırlatıp durdu her gün biraz daha diptesin bu dehşetli ölüm bölgesinde çöle sürülmüş bertik bir nil gibi yalnız hangi güne baksam çürümekte olan cehenneme alışma ürpertisi burası adı yanlış konmuş yaşam burası ruhun katlanabilirliğini ölçen kandan ibaret mevsim burası siyasetin parçalara ayırdığı yankı mezarlığı burası hep beraber öleceğimiz yer oysa bir kalbin çayırlığı bir lahza anda kelebek imparatorluğu yaratandır yani hem tebessüm hem fırtına yani hem susuzluk hem saki yani sevgili dudağında şarkılanan yolculuktur yani ben yüzü yaşam sevincinden kızıl, utangaç gelinciklerin ışığı şükre sebep, on kadın kalbi güçle sevdim seni henüz yazılmamış harflerin şiirsel sessizliğiyle doruğa aşık şahan gibi,,, sevdanın başında çok az insan bekler son yıllarda bunları hatırlayan kaldımı bilmek ister hayalkırıklığı ihtimalini inkar ederek balçığın karadeliklerine karşın hançer de benim yara da benim diye çığıran o ses sussun diye derime sinmiş o ses sussun diye çöplüğün kalleşliği bilmediğim dillerdeki şarkılarla yıkıyorum içimi kendi içimde kapalı kalmaktan kurtaran her mucizeye minnettar aşkın ruhum için sanat olduğunu Tanrının yarattığı cennetin içimde büyüdüğünü keşfederek bir kemanın gözetiminde çıkıyorum hapishanemden vals eden bir kumsal bulmalıyım aşka öldürülemez yarını bulmalıyım kanayan bir şey söyleme sus, ömür hüzzam tebessüm et gözlerime sarılıp ağlamadan önce gözyaşlarımıza şahit on sevgili efsane olmak isteyecek birazdan savaşma seviş yazacak kavga hatıraları barındıran mevsim kartpostalları on sevgili sarılacak onları gören on sevgilinin daha uyanacak gizi unutulmuş bir ritmin aklıyla akacak zaman sonsuz işte bu on sevgili, on sevgili daha , sonra bir daha teninde gelecek saklı bir on daha on sevgili, on sevgilinin daha kızları oğulları olacak haber yollamalı şafağa sihirli bir özlemin gücünü bilerek çoğalarak ona döneceğimiz günü beklemeli eninde sonunda hey şafak hey benim yaralı sevgilim.. |