Ölümün Yükü
Ölümle bütünlenen
ve sonlanan hayatlarımızın sonsuz düzlüğünde, bir koyda bazen bir telefonda ya da acı bir bakışın ardından boşalan gözyaşlarımızda yani çoğul hatıralardan kalma ve aldığı yol kadar hüzün taşıyan sırtında ne kadar uzaksa o kadar ağlarız ya bir yokluk ki durmadan açılır hayatımızda belki bir mektubun tozlu satırlarında -ki ölüm soğumuştur artık insanlara- bazen ölmeden yaşanır yasımız, ölmeden gireriz toprağa gömerler bizi gökyüzünün ıssız bir sapağına sanki ölmeye başladığımız bu anın sahibi bir başkasıymışcasına derin bir sessizlik çöker omuzlarımıza omuzlarımızda bir ölü omuzlarımız ki üzerlerinde bir ölümün acıtan izleri gömülü Serdar Aydın’a |