Ağlamayan Bulutların GölgesindeÖzgürlük kanatları takmayı bilenlerin hevengiyle Billur bir iklim ya da heves Bu heves ki maveraları tattıran kovanlara Bir bal bulana dünyasını feda eden Uzak değildir kalabalıkları kesen cesim nazar Cifir kağıtları yırtılabilir değeri yoksa Tadına mı kaldı seviye tıkırtıları Ve bir boşluk..mecnun serenatı Tayfalar bölük bölük dağılıyorlar Kırk senelik vefayı delercesine Asumandan dilenen bit katre masumiyet Bir masum hatırı için dâiye vizesi taşır bu kağnı Hoşamedi ile gelir ekdar filizleri Terlemeyen bahçıvan ne bilsin taksirat mıknatısını Giden gelenin davetiyesini taşır adiyat soğuğunda Bir kaht-ı rical derdi çayını dökmüş filozofun Kısacası olmaz ama,fikir elbabı Diyelim ve dileyerek ayak süzelim Kumaşsız kervansaray ikindisinde bir gölge buldu yolcu Yolcu ki fetretsiz damağında Yolcu ki daha henüz doğmuş salkım rutubetinde Yolcu ki bitmemiş duası.. Bir gulâm adımı birikmiş hallac’ın tarhına Kül savrulmaz ölümün yüzüğüne Kalbin çemberinde çöl kuşları pervaz eder sadece Savrulur feyezan güllerinin dikenleri Düşman aranmaz tarihin belkemiğinde İliklerine kadar üşüdüğünü hisseder bir şadırvan komşusu Kırk adım ötede mi arayacaksın her nakliyatı..! Yetimler de bekler bir fırın sıcaklığını İhfa edilmiştir kapı eşiğine Kapıkullarının atlarını bağladıkları samanyoluna Bir seyir ki gönüllere kement Bir seyir ki okyanusları tebessüm ettiren Bir seyir ki fakir dedikoduları idam eden Bir seyir ki kapanmayan kapılarıyla.. Tarçın tepelere bırakıldı hayalgul nefesi Her kısmet meder gibi atılmaz deryaya Dibi görünen her su kalbin gözyaşları mıdır Unutma insanlığın istidadını zorlayan demleri Kevkep hançeri takvimin piştarı Her seher vakti bakarsın gün mukaddimesine Yusufçuğun diyaframı ütopik gelmesin sana Mücelletlere sığmayan kitap yadigarı bir birikim vardı Vardı,varlığın muhtaç olduğu satvete Zımnen yerçekimine müptela olmuştu derviş külahı Boynu bükük yaren bekleyişi bu külliyede Ücra bahar tebessümü sarkıtılır peteklerde Hırsızın kostümünü de o verir gönülden Haciz gelmez bu fedakarlık ipliğine Düğüm olmadan bu sanem yosunları Bir düğüm ki inanç freni, Bir düğüm ki düşünce prangası.. simurg kanadında alev olmak isteyen yolcu ateşini kapı eşiğine bırakmıştı geri dönmeyecek ve geri çevrilmeyecekti… Gürsel ÇOPUR |