Kokudefterin içine haps’olmamış bir kadın penceresini açmak soluk almak zor değil kan rengine dönüşen sayfalarda gül durağı aramak sıksa şiirin gözyaşını çıkarır on parmağında on marifetlerden işlediği ipince kaneviçeler serilir önüne bembeyaz karlı bir sokak gibi yürüdükçe çıkar ayak izleri evinden başlayarak uzanır dünyanın taa öbür ucuna fransa mali’yi işgalden caymaz yine de kentleri alarak bir bir ilerler seyreder uygar dünyalılar yol uzadıkça uzar solundan başlayarak sayfanın bir isim yazmaz şairliği sayfaya dökülürken yıldızlaşır her isim Allah’ın ademleri boyları bir işlevleri, işleri ayrı neden herkes seyirlik bir oyun arar dünya sahnesi kudurgan birbirine saldırmaya plânlanmış gibi/mi yoksa büyük balık küçük balığı yutar mesel mi? ve şöyle düşünür: bir araya gelse bütün küçük balıklar yine mi yutulurlar? kocaman bir bayrak açılamaz mı dünyanın üstünde herkes bir ucundan tutsa kardeşliğin yakalanır mı mükemmeliyet? ama herkesin evi ayrı yolu ayrı bir sevgi anahtarı gerek kapıları açmaya sonra her eve iyiniyet diye bir yönetici gerek çiçekli bahçelerini sulamalı evlerin güleryüzlü çocukların masalsı oyunları hiç soldurulmayan yüzleri olmalı kapılarına dayanmamalı diğer ev sahipleri çocuk dedim de aklıma geldi bir çocuğu olacakmış Esad’ın on beş günlük işi var demiş muhaliflerin yardımı kesse Türkiye gibi ülkeler ne zamandan beridir karışır olduk akrabamızın evine! ah her koyun kendi bacağından asılsa bütün mahalleyi kaplamasa kokusu 30 .1. 2013 / Nazik Gülünay |
bunu anlasak keşke
saygılar