Ilık Damla
Şimdi bir yağmur yağsa
Damlalarının rengi Kokusu ahengi Dile dudağa değinceki tadı Önemsiz Sadece bir yağmur yağsa Hangi iklimden geldiği belirsiz Cismi görünmeyen Öyle banklara kaldırımlara Caddelere vapur güvertelerine Martı kanatlarına simitçi tezgahlarına Öksüzlerin düşlerine Kadınların saçlarına Adamların siyah paltolarına Terminallerin soğuk duvarlarına Saçak üstlerine Evlerin çatılarına Ekinlerin başlarına Toprağın derinine Tren raylarına Otobüs duraklarına Sigaranın son nefesine Umudun dikenli tellerine Mahpusluk türkülerine Göç sancılarına Yaraların kabuklarına Tılsımlı kapılara Çocukların masumiyetlerine Kalabalığa ya da tenhaya Uzağa ya da yakına Susulana söylenene Unutulana hatırlanana Çözülmüşe çözülmemişe Yani herhangibir yere değil O yağmur tam da benliğime Yüreğimin ortasına yağsa Zamanın ilmine benzese Kelimelerin serüvenlerine Kubbe gibi olsa örneğin Sarıp kuşatsa Arı sokması gibi aniden Kayın ağaçları gibi bilgece Hayat kandırmacam kadar kabarık, Sonsuzluk kadar uzun, dipsiz Bir şiiri andırsa Bir masala dokunsa Bulutla ayla güneşle Hiçbir doğa olayıyla ilgisi olmasa Arıtsa silse süpürse İçimde yıllanıp kalsa Şarap misali Kayıkhanelere uğrasa benimle Balıkçı barınaklarında sabahlasa Gece olsa her yan, Ama korkmasam karanlıktan Hani son kez nefesimi alırken ben, Dudaklarıma yalnızca O dokunsa Bir yağmur işte Görülmemiş, duyulmamış Şarkılarda resimlerde rastlanmayan Kırık, kırgın ve ışıklı... |
ve sonsuza dek
başkası olmasa