HANGİ MEVSİMDE ÇOĞALIRSIN,GÜN SİYAH,DİL SİYAH,GECE KENDİNDEN HABERSİZŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Son günüm..
Pek yakında bir mektubun yazıl(a)mayan mesajlarını ve ya önsezilerini otopsi yapacağım..Sanırım bunu halka açık bu meydanda yapacağım.. Bu seni yanıltmasın,Temmuz’a yetişecek bir film olacak sonuçta.. Henüz istiridye kabuğunun içindeki inci tanesinden pek kimsenin haberi yok.. Zaman kimlerin lehine işliyor..ya da kimlerin aleyhine.. İnsanın kendisini zamanla ilişkilendirmesi,zamanı algılayışı, özellikle zamanı değerlendirme biçimi ve yöntemi kimi zaman pembe diziler gibi değil mi?..Kaç zamandır ceplerimde göğe sarılmayı bekleyen değişik adresler biriktiriyorum.. Zaman,sanki modası geçmiş bir giysi gibi duruyor karşımda.. Markasız tek bir harfe el atmayışım bundandır.. Ara sıra karşılıklı yazılmış sözcüklerimizle susmaya konuşuyoruz oysa..Zaman,bulaşıcı bir hastalık gibi sarıp sarmalıyor ikimizide..Bazı geceler yüzünden,sesinden yoksun gecekondu türküleri söylüyor Zaman..Birileri gökkuşağına bir renk daha eklemeye uğraşırken,biz şifreli sözcüklerimizle yeni yeni hücreler ekledik beyaz kağıtlara..Boşluk kokan aynalarda her sabah,aynı harften incinen iki çocuk gibi kanatıp duruyoruz tüm mevsimleri..(Ben sizi en çok siyah beyaz fotoğraflarınızdan yakamoz parlaklığıyla seviyorum).. Her ne kadar ’Bir delinin güncesi’nde adım geçse de ve her ne kadar kayıp heceler sözcüğünden kursan da cümlelerini Bir umudum var sana dair..İnsanın kendisini zamanla ilişkilendirmesi ve siluetini kadraja sabitlemesi Mey-Cibran’a öykünmek kadar acı..Bütün öykünmelerim ’Yer demir Gök bakır’da anlamını buluyor ne yazık..(Ben sizin siyah ceketinizin astarında zula ediyorum ’utangaç’ sevinçleri) Zaman, hep bende kalsın diye ya da sözcüklerin sese ve sesin kendini görünür kılsın diye çoğaltmalı mıyım güneşi bilmiyorum.. Bildiğim en azından sesini düşürmelisin sesime,yoksa ölecek tüm şiirler..Zaman dedimde aklıma geldi.Dün sabah bir sayısının eksik olduğu Kıyı dergisini bulmak için kentin en eski sahaf’ çılarını dolaştım gün boyu.Pasaj içinde küçük bir dükkanı olan yaşlıca bir kadın önceden not etmiş benim için dergi ismini. Henüz içeri adım atar atmaz yüzünde bir tebessüm oluştu. sıcacık.Selamlaştık bana dergiyi bulduğunu söyledi.heyecandan yutkunarak teşekkür edebildim o an için.hemen sayfalarını karıştırmaya başladım..Kapağında bir söz! Fahrettin Demir’in Hasan Hüseyin şiirlerinden bahseden yazısı ve ona ’Karagün dostu’ derlemeleri.. ’’..Göz gözü görmez olmuş/tek bir ışık bile yok/yürek bir yaralı şahindir döner boşlukta/belki bir şiir/belki bir şiir kırıntısı/ çalar kapımızı umutsuz karanlıkta’’.Bu şiiri kıyı insanlarından önce sana okumalıyım diye düşündüm içimden.. Hayal et..Bostanlı’da 1975 yılı ve Arife Kalender’i evinde ziyaret ediyoruz..Hemen sofraya lavaş,tulum peyniri ve zeytin getiriyor.. ’Salatamız gavurdağlı olsun’derdi sanırım..Sonra doğranmış, kabukları soyulmuş domatesler ve üzerlerine serpiştirilmiş pul biberler.Tabağın kenarlarına ince dilim salatalıklar yerleştirilmiş, ekşisi nar suyundan..geceden hazırladığı kaysı tatlısından sonra bize ’Gavur hikayeleri’nden öyküler okuduğunu..Hayal et.. Kıyı insanları 1975 de de aynı mıydı acaba?.Bilmiyorum.Bildiğim kendimi en çok eskiye yakıştırıyor olmamdı.. (Ben sizin adınızı vakitsiz şiirlere kalın puntolarla yazıyorum her defasında).. Bu sabah yağan kar düşbeyazı benliğimiz miydi dersin.. Peki mevsimler neden kırlangıç acelesinde geçip gidiyor!!.. Düşündüm ki,eriyen karları,düşen yağmurları,solan-açan yaprakları,annemin öykülerini ve platonik düşlerimi siyah ceketine düşürmeliyim gizliden..Sonra filiz kıran fırtınaları alıp yanıma Temmuz’a kadar kırılgan bir koza örmeliyim içime.. Kaybolacaksam da yazın gözlerinde ve Annemin ve Saydamsu’yun kentinde kaybolmalıyım..Özgürlük,şarkılar ve filmlerin dönen şeritlerinde güneşçiçeğiyim nasılsa..Bir çay içimlik Zamanı,bir mısrayı yahut bir cümleyi gözlerine okuyamayacaksam ölürüm bir çekmecede daha iyi.. Şu sıralar Soğukkuyu’ya yolun düştümü hiç.. Görsen Göksuyu gibi meydandaki kaydırak taşı..Sık ormanları yok (....) gibi fakat öğlen oldumu o masmavi kaydırak taşı üzerine damlayan suyun mu göğe,göğün mü suya sekerek dokunduğunu anlamak imkansınz..Durur seyredersin öylece..bu anda Smirna süttadında aydınlık olur avuçlarında..Zaman ilkbaharını arar kendi geçmişinde..O an Zaman, içinde uzun atlarını koşturur..Hele,kenti baştan sona trenle izlerken, görüp dokunduğun,sevip Saydamsu’ya yazılmış şiirleri okuduğunda senin yakamoz gülüşün uçsuz bucaksız ülke olur avuçlarımda..Tenim baştanaşağı fesleğen kokar durup dururken.. (Ben sizin siyah beyaz fotoğraftınızı güzel bir Cumartesi sabahı topladım güverteden)..Hayal et..Temmuz’da Arife Kalender’in dizleri dibinde olmasada,smirnada eski bir sokakta gün ortası usulca okuyayım mektuplarını..Ara sıra yazdığın kırık çocuklar hikayelerini anlat sonra bana.. Sevgice kal Saydamsu.. (Göğün samimiyetine..Rüzgardır geçer dedim!!)
Bu gece alıp bütün harfleri bir kıyıya atmalı
nasılsa gece rüzgarlı,evcil bir kuş gibidir gidip salaş bir mekanda tanınmadık karakter oturacaksın yoksa evler de,yollar da bir bir yıkılır üstüme sabahçı kahvelerinde ağır ağır ilerlesin tenime soğuk oturduğum yerden çizeyim Temmuz’un resmini buğulu camlara çocuksun çıkma dışarı diyen kadının telkininden ’gitmek mi zor kalmak mı’ yı atayım sobaya her yerimiz alev alsın (belki sabaha çiçek açar ağaçlar).. Bir taraf duvar yazılarıyla sıkıştırılmış genişçe sokak bir taraf dağınık nar taneleri gibi güngörmüş taşevler yeni açmış bir çiçeği koklamak gibi umutlardan düşlere yatay geçiyorum çıplak akşamüstü kızıllığından küçük su birikintilerinin hepsine bakıyorum bir daha bakıyorum ve Saydamsuyu görüyorum güneşi güngörmüş evlerin çatılarına yakın tutup umut ekiyorum göğün mavi sabrında gör bak yüzyıllık sokak nasılda ’çayır çimen’ temmuz’da Bir tarafımız şilte yumuşaklığında mektuplar bir tarafımız yorgun atlar coğrafyası Soğukkuyu saçlarımız uçuşuyor hafif şehla tahterevallide Soğukkuyu,bütün sabahların birbirine karıştığı yer bütün karanfillerin ve özlemlerin kıyısında seni anarşistçe seviyorum Saydamsu seni sınırsız mekan! bütün dekorlar senin ışığını görünür kılıyor gecede sen hangi güneş,hangi devrim böyle kadraja siluetin düşüyor gör bak kimler var kimler yok arka mahalleden |
siftah yapayim istedim. :)
siir sokagi burasi,okunasi her daim.
cokca saygimla dogan dost.