Satılık aşklar kadar talepkar...
Sarp yarıklarla dolu avuçlarıma dökülen gözyaşlarıyla
boğuluyor susamış yüreğim. Kanalları kandan bir nehir gibi yıkıyor göllenen aşkın son kırıntılarını avuç içlerim. Ve içe dönsün evet! O elleri kanlı ay kesiği gözlerin ve ruhuna karanlık bir tufan gibi indirsin yok edici suları, gönül küreğim. Bir zaman, o avuçların içinde, ellerinde büyüyen çiçeklerdi seherde karlı dağların üstünü gölgeleyen; ne bulutlarda bir melek ne göklerin dünyasında bir derya ne de arşa kurulmuş bir kral kadar efkarlıydık sevgilim. Sonsuz yönünde erenlerin, daim olan an ile noktalanan soluksuz cümleler gibiydik. Geçitsiz mescitlere çevrildi artık her perdesi hayatın ve ele geçirildi doğum ile ölüm arasında yazılan her sahnesi kaderlerin. Acı; gerçek bir yoldaş kadar yakın gönül edebiyatına ve acı, bir cennet kadar da yakın yalnızlık pınarına. Hala, mutluluğu satınalmak için uğraşıyor bedenler oysa her toprağa değen alnın kader çizgisi, çekilen her tesbih tanesi ve kıyama duran her gövdenin pervanesi aynı yönde şaşıyor… Doğurmamış ve doğmamış yüce bir babanın öksüz evlatları gibi evrenin sonsuz salıncağında devinen bu bedenler satılık aşklar kadar talepkar; ve ancak veresiye bir hesap kadar bu aşka tutkundurlar…. |
baştan aşağı etkileyici imgelere boğuldu yüzüm , gözüm..
takdirle efendim...
saygılar...