Sen Toprak Ol, Ben Ölü!
Gece aksayan ayağı ile kovalarken gündüzü
Bir sürü hıçkırık düşüyordu kirpiklerimden. Kanayan yaralarım kabuk tutmaya çalışırken Başını göğe çarptı edepsiz bir gülümseme. Sırtı sıvazlanmış bir kaç damla kan düştü yere "Berekettir" dedi emperyalist bir vampir Pis pis sırıttı sonra başkasının acısına. Akli dengesini kaybetmiş bir kaç tebessüm Aslında gülümsemenin bu coğrafyada, Ağlamak olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Bu kadar adaletsizliğe dayanamadı sabır Ve dipsiz bir kuyuya doğru bağırdı; Nerdesin ey Yusuf, nerdesin sen? Gam yüklü tüm bulutlar bir rüzgar bekliyor Dağıtmak için bir çocuğun yüzündeki acıyı. Halbuki gamzesinde çiçek büyüten toprak gibi Bağrı yanık isyanlar büyümeliydi sinemizde. Bu denli kayıtsız kalan ruhlarımızı arındırmak için Önce öksüz bir yağmur yıkamalı günahlarımızı Sonra da yetim bir güneş doğmalı üzerimize. Tut ellerimden ey gözü yaşlı çocuk; Sen toprak ol, ben taze can vermiş bir ölü! |