İki Kız KardeşTürbülansa kapılmış bir hatıra ormanında Zamanın çekim kuvveti arasında kaybolmuş Biri acı biri tatlı iki kız kardeş gördüm Güneşi bir sedyeye koymuş taşıyorlardı Acısı çok olanın o küçük omuzları Havası kaçmış bir balon gibi çökmek üzereydi Evsiz barksız toprakların ve çiriş otlarının arasından Dökülmüş karanlığı toplamaya çalışıyorlardı... Kollarında uç uca eklenmiş sürüce yaprak vardı Bahar nedir bilmeyen güz yaprakları Ve bir de kendi etine gömülmüş karıncalar.. Biri acı biri tatlı iki kız kardeş; Gövdesini kaybetmiş nehirlerin köpükleri gibi Kendi benliklerinin kıyısına çarpıp duruyorlardı Tatlı olan kız gevşemiş kemeriyle Havada kendi evini örmeye çalışan Yumuşak bir kar tanesinin boynunu sıktı Mezar kovuğunun içine doğru sürükledi Bir deri bir kemik kalıncaya kadar soyduktan sonra Yaralarını öpe koklaya avucunda sakladı. Evinden kovulmuş kocaman kara sineklerin Ya da kendi göğünde silinmiş yıldızların kaderi gibi Kapı gıcırtıları ile geçmiş bir ömrün sonunda Acısı çok olan kızın tabutunu taşırken Ayağı eceline takılıp, düştü o tatlı kız Belki de gölgesi gelir diye açık bıraktığı penceresini Usulca kapatıp kendi göğüne doğru yükseldi Ele ele tutuşup öldüler sonra. |