"Ölüm de olmasa ne yapardık"Gece henüz girmişti gündüzün koynuna Telaşlı bir koşuşturmaca vardı sokaklarda Üst kattan yıllanmış bir ip sarkıtan, Kanı damarlarından çekilmiş teyzeye "Çeek" diye bağırıyordu genç bir bakkal Asılabildiği kadar asıldı acılarına Pek öyle çekilebilecek gibi de değildi Alnındaki çizgilerden gözyaşı döküldü "Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca. Fırından taze çıkmış ekmek kokusuna On kuruş eksik bakıyordu bir baba Azıcık daha sömürülmeseydi Yağı tükenmiş üç aylık bir zeytine Eşlik edebilecekti taze bir ekmek. Derin bir "ahh" çekti bakarken göğe "Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca. Komşu komşunun külüne muhtaçtı ama Hiç bir komşuda da muhtaç olunacak kül yoktu Savrulmuştu yalnızlık apartman boşluklarına İçeride unutulan anahtarlar da olmazsa Çilingirden başka kapıları tıklatan yoktu Gebe kalınmış yalnızlıkları Her anne kendi kendine doğuruyordu Prematüre doğmuş umutlar ve hayaller Ağzı kapalı çöp torbalarına boşaltılıyordu Rıza Efendi yüklenirken her sabah çöpleri "Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca. Kimse zıplamıyordu artık karıncaların üzerinden Yanlış zamanın yanlış insanları doluydu her yer Çocuklar özgür olunsun diye öldürülüyordu Analar da özgürleşmiş ölülerine ağlıyordu Bir sürü ana hep bir ağızdan ve tek dilden "Ölüm de olmasa ne yapardık" dedi usulca. ... |