Yağmurlu Bir Cumartesi Zorunlu Vedalara Çıkarıyorum SözcüklerimiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yağmurlu bir Cumartesi oturmuş gelmeyecek seni bekliyorum..
ah! hangi dilden konuşayım senle,şimdi sen hangi mevsim, hangi şarkı,hangi yaralı yüz.. Sana son mektubumu ilk defa dergide yazıyorum..çünkü biliyorum ki artık hiç bir sözcük seni görünür kılmayacak bana. Elimde pırıl pırıl bir Cumartesi vardı,onu da Platonik bir vedaya kaybedeceğim hiç aklıma gelmezdi.. ’kuşlarım konsun üzerine,ki sesimin içiyle seviyorum seni’.. Sinema dergisinin bu sayısında uzunca bir yazı yayımladım.. bu yazıdan haberdar olamama olasılığını bilmek ne üzücü bir durum anlatamam.. etrafta toplumsal kırılmalar,fotoğraflar ve çekimler son hızla yaşanırken sağduyulu insanların sevimliliğine denk gelmemi ’fırsat’ bilip o uzunca yazıyı mizampaj’ını özenle kurarak üstelik yayımladılar..Cesaretini ’zorunlu’ olarak konuşmaya değil de yazmaya yeltenmek nasıl bir duygudur? anladım.. Baştanaşağı bir ömrün deşifresi,olanca bir adanmışlığın biricik platonik anlatımı ’’Bir sevincin güncesi’nde.. Lanet P tesi toplantıları ve namussuz prodüksüyonlar hariç, bir de derginin içeriği ile ilgili en ufak bir şeyden sözedilmeyen salt göğün yağmuruna mı yoksa göğün sokağına mı sevinmeli insan, ya da her ikisinin adeta şizofrenik bir ’kanbağı’nı dile getiren bir tür içhesaplaşmasına geceden yola düşülmüş yazılar. Geceyi,sabahı ve harfleri otobüs yolculuğuna çıkarma vakti!.. yoksa bu karkış mevsimi nasıl geçer..hele bir anlamın parçası olamamışımken..sanırım her durağın levhasına yazılanlardan alıntılar yapıp buradan yollayabilirim bir kısmını..harflere sahip çıkmak tuhaf bir kaderim. sen yağmurunu tutma avuçlarında yeter.. Ayağına karpuz kabuğu koymuş zamanlar serüvenci bir düşü dize getiriyor küçük kızı annesi çağırıyor sokaktan makyajsız ve maskesiz kız kendinden önceki şiirler gibi tutunamadan parmaklarıma dört mevsim bahar bir türküye hüznü düşürüyor ne yazık! küçük kızı ihanetler çağırıyor hafif meşrep bir vapurun güvertesinden yazılıp temize çekilmiş tüm şiirler kapalı gişe ’umut var mı? diye sorma küçük kız bakabilene görebilene’ göğe bakıp çocuk diliyle sordu adam toprak yağmura rüzgar yaprağa dallar ışığa çağrılı ya şiir iki kaşın arasından vurulur mu şiir? küçük kızın dili mektupça rüzgar yaprağı savuracak ışık dala dokunacak fidesinde yepyeni bir sevince duracak toprak güneş yeni umutla doğacak sonra yeni bir sorunun taytayına yaslandı adam kendi sesimizi bile unuttuğumuz günlerden vuruluyoruz her ne kadar göğün bundan heberi olmasa da göğün dili lâl ’Bir parmak sevgide fırtına koparmak neyse de zeytinin fidesine ekilen hiç bir harf boy atmıyormuş meğer’.. |
’Bir parmak sevgide fırtına koparmak neyse de
zeytinin fidesine ekilen hiç bir harf boy atmıyormuş meğer’..
diyorsun da şairim bilmez misin zeytin sabırlı bir bitkidir... Bir yıl ürün vermezse ertesi sene cömertçe sunar tüm varlığını tekkesini bekleyene... Unutma "Tekkeyi bekleyen çorbayı içer..." Bu fideden de yakında salt bir harf değil boy boy şiir efsaneleri çıkar dillere destan olan...
’umut var mı? diye sorma "koca adam"
bakabilene
görebilene’
Sevgimle avuçlarında umuda su içiren güzel insan...