Ölü Zamanlar
Unutulduğum yerde dünya değiştiriyorum artık
Seninle kavuşmanın imkansızlığını Daha da imkansızlaştırmak için Bir Cuma sabahına uyanamayacak gözlerim Ben bir kabus görüyorum zannedeceğim Etrafımda toplanan insanlara bir şeyler söylemek istediğim halde Ağzımı bile kıpırdatamayacağım Kendime kızacağım sonra Ne kadar umursamaz oldum diye Umursamaz olacağım evet Umursamak için ne neden ne de güç olacak artık Ait olmadığım bir dünyadan gidiyorum işte Ait olmayı hep dilediğim yere Sen bağlıyordun ellerimi belki Yüreğimi sen tutuyordun bu dünyada atması için Şimdi başka dünyada suskun olacak yüreğim Anlamını yitirmek bu olsa gerek Ve tam olarak düşmek Dünyadan uzağa Haftanın planlarını yapamayacağız artık En çok da bunun için üzgünüm Aylar sonrasının planlarını geçirirken beynimizden Nasıl da cahildik Hiç ölmeyecekmişiz gibiydik Sahi nasıl öldüm ben? Nasıl oldu? Tüm yakınlar belki de bu soruyu soracak birbirine “Nasıl olmuş?” Herhangi bir olaydan bahseder gibi bahsedecekler Ahlar, vahlar havada uçuşacak sonra Yerde upuzun yatan kendi cenazemi Uzaktan seyredeceğim. “Uyuyorum ben” diyeceğim Belki bir süre de inandıracağım kendimi Ama sonra Karanlık odada Toprağın altında Kafam vurduğunda iki tahta parçasına… Kimsenin aklına gelmediği anda gideceğim Kendi aklıma bile gelmeyeceğim belki Sen son gittiğimdin Öyle kalacaksın Ben yerde ölü bir sinek gibi olacağım Ruhum uçarken gökyüzüne O kadar önemsizleşeceğim Yaşadığım her şeyi sizlere bırakıp Yaşamadıklarımla gideceğim Yaşadıklarımı hak etmeyenlere emanet edeceğim Anılarımı unutanlara Suretimi hatırlamayanlara Kendim ise bir hiç artık Ve bu hiçlikte şimdi hesap zamanı!... Yirmi Dokuz Kasım İki Bin On İki 10 20 Nevin Akbulut |