Sıkıntıya Tat Veren Gelecek
gümüşî ve alımlıca geliyor sokaklar üstüme
iş günlerine daha yakın bir ruh halindeyim de alık alık şarkılar geçiriyorum ya içimden otobüs kuyruklarında yaşlı teyzeler amcalar ağbi olmuşum bir de elimde küçücük poşetler tulum peyniri az tuzlu siyah zeytin rize çayı ama kalbimi yoran senin gülüşlerini özleyişim... ey sıkıntıya tat veren gelecek ağustosu da yedik ağaçların dost hışırtılarıyla kısalıyor güneşin boğazımdaki parmakları çoğaldıkça eylül saçlarımdan kirpiklerime ağırlığı artacak akşama doğruların da yokuşlarda daha bir gayretli emekçiler heyecanımın sarısındasın hâlâ ve sen yazılmamış romanımdaki muteber sevgili ha ha ha ağlamak böyle güzel bir şey işte gözyaşlarımın tuzuyla anıyorum ayva tüylerini... göğsümü daha da içerimi kıymıklarken telaşı sokak çocuklarının bu defa ben ellerinden tutuyorum umudun parklar kimsesizlerin ana kucağıyken derdimin ortağı caddelerde sürüyorum izini seni her an daha değişik sevmenin sıkıntıya nasıl da tat geliyor güzelleşiyor gelecek uy ne güzel bir hayat bu bu ne güzel kent şu evren insanın bitmez tükenmez güzelliği bu en doğal çılgınlık biteviye sevmek sevmek seni... şimdi sıkıntı bir ağaca ağır gelen kendi dalları gibi hayat için ve hayatın içinden içten ağlamaklı kalan gülüşlerinle bentler kuruyorum gönül taşkınlarıma hicranımın ufka uzayan uçlarını buduyorum kekremsi nefesindeki son istekle... kağan işçen... |