Gülüşümün Ardındaki Sis"" Köhnemiş bir mezarlık gibi bir kente kaç ölüm sığarsa işte o kadar güldüm. Gülüşümün ardındaki sis canlandı. Yüreğimde, halat cekmekten elleri nasırlaşmış denizcinin güvercin kokulu bir çocuğa okul kaçkını heycanı . Üstü toz kaplı bir bulutun şah damarlarını kestim. Dudaklarımdaki ıslak saçlarının tuzlu tadını unuttum. Bir kadının gözlerini okudum. Cehennemimi karıştırıp ellerimle, yüzüne üfledim. Ciğerlerim koşarak çatlamak isteyen bir kısrağın toynakları İmlası bozuk yüzeme aldanma. Ağlarken titreyen keskin,kırmızı dudakları dilimi istimlak ederken ellerimde nurtopu bir ayrılık Az kullanılmış aşklar Yıllardır nadasa meyil etmiş tövbem. Alnımı okşadığın günün sancılı hatırası ve ben hala gizleniyorum öpüştüğümüz gecenin gölgesinde. Biliyorum her şiire girecek bu pişmanlık Bu biber gibi kahır inatıçı suskun dilim, sakalım, kemikli sert yüzüm. Senin sarı saçların beyaz tenin renksiz gözlerin. Ört üzerimi gece! Üşüyorum. Sonbahar ılıklığında ölüyorum... |