Deniz Mavisi Düşlergöz çukurlarımdan dünyama fırlamış sensizliği tenha bir köşede büyük bir çığlıkla vurdular. herkes gürültülüydü ölü ozanlardan, aksak adımlarla ayak sesleri yükseliyordu ben duymuştum daha önce, yıllar önce sukutumuzu bozuyordu bu kanamalar tüm tuşlarına bastığımız piyanolar ve başımızı kaldırıp çamura çalan gökyüzüne küfürler yağdırıyorduk kalbini kırıyorduk camların bir kış masalıyla avuçlarımızdan fırlayan sert bir taşla. serçeler ölüyordu ölüyorlar diye üzülüyorduk -halbuki çok ölüm görüyor ve umursamıyorduk gecenin o iri o büyük parlak gözleri tüm şehri ateşe veriyordu bir tepenin önceki aşkına aldanıp şehri izliyor ve salyalı azgın dudaklarımızı bir birine değiriyor kendi yangınımızı körüklüyorduk. yanan ölümler bizi ürkütmüyordu sızıveriyorduk sadece mazeretsizce tepenin yalanlarından bıkıp aynı anda aynı düşü paylaşma ihtimalini daha öncel hiç yaşanmamış bir aşkı aradık gözlerimiz bize oyunlar oynadı evvel ve zaman önce yollara düşüp gördüklerimizi hiçe sayıp unutmaya çalıştık. önce yanan şehri ölümleri o mavi tepeyi sonra da birbirimizi. hiç bitmeyen güzel bir şarkıydı yokolmuşçasına bir boşluğun içindeydik sevgili. cennet ve cehennem hiç yokmuş gibi tüm zamanlar bizimmiş gibi. aynı kitabı okumayı aynı pis bardaktan çay içmeyi sevişmeyi sararmış gözü yaşlı yaprakları yitirdiğimiz herşeyi ... içinden mavi nergisler yeşerdi dindi içindeki yeşil karanlık bir ormana hapsettin beni herşey o kadar gerçekti ki kaç düş kurdum bilmiyorum kaç kez güldün sen ve ben senden habersiz kaç kez ağladım tam yüz elli gün saydım karanlıkla yıkandığım, ... |
tebrik ederim ve tabi teşekkür ederim