Haydut Sarısı
Haydut Sarısı
ı. Yaz gelince kelebekleri toplayamam anneme, Kimsenin delirmediği yerde değilim Kırılan şeyleri tanımlıyorum Sevgimi istiyorum ondan, onun garip ayrıksılığından. Sevişmeler, gözleri boyalı bir tunç gelin Yatağımda kimin kanı bu eski hüzün Bilirim, her sertlik bir yere deniz ağıdıdır dalgalar, yalnızlığın üşüyen yanlarını anımsatır! dünya, ne yöne dönerse dönsün; içimdeki vicdan pusulası tamdır. barış isterim gözlerine baktıkça kendi kanadını geçen her kuş gibi, bir yerden, bir yerleri arttırıyorum, deyince. Nasıl anlaşılsın içimdeki kuyu? kırk deli, kırık makas ve taş sessizliği çağrıştırıyor her bakışın kesilmiş adresi. Odasında sayıklarken uykunun yarın denilen serginin yüzünde kapanır ismim. Sonsuzluk, sonsuzluk, ve sonsuzluktur ellerim! i. hangi nesneye düşer gölgesi kendinden kaçan bir kedinin portakallar toplatılmış örtülerde yeni mizah küsmüş, kösnümüş bir hayatın son telleri çalar durur aklımda fırtınası bol bir yağmur gibi o kadının bacaklarında otururum, o hiçbir delinin ortada kalmadığı delillerin akil kimliğini verdiği yasta. Yaşım bu yüzden belirsiz! Hatırlatmalıdır; Zamana inanmadığımdan beri Ne geldim, ne gittim Ne geldim, ne gideceğim! v. bir kül getirir, bir kül götürür son çiçeğin kurgusunu bana ekler her, herkesin yarasına. İçimde dünlerin düğün yarısı; Çağın bütün yeminlerini ettim Seni seviyorum Haydut Sarısı! Payanda |
Saygılarımla......