Peygamber Olmamış Çocuğun Aşk Şarkısı
Peygamber Olmamış Çocuğun Aşk Şarkısı
gelirdi yeniden, incecik silüetiyle kırmızısıysa o zaman anlardım kan bir telâş markasıydı ucuz güreşlerde… Akşam soğumadan içilen yastı gövdesinden kuşlar kopartarak yük atan hayatın ensesinde. Vardı saçlarından Deniz lirleri çalan kamışına tutunup gidip gelen çalgılardan, et tütsüsü etmişliği acıya ilişince istemsiz örgütlenen kırıklarını çağrıştıran yüzü Kayıtları ve alçıları birdi şehrin bütün köy, bütün insan aynı ekmeği yerdi, yemesine de tutardı bizi kararmanın uzun saçakları şabeze geceler, vakti dar ederdi sonsuz kabarmalara denk düşünce zekavetmendler toplanırdı zaratuştra olarak sevdâmı getirirdim şiir ederdim hiçliği kabuğumu kestirmeden, çıplaklığımla gürül gürül üzülen bir kuraklığı çağırırdım yanımda anlatsın diye, sizi ve sizlere… Vardı ağzına kuş yuvası kadınım dünyanın döğündüğü kurtlu elmalarla eczâsını bilirdik gülüşün… anneler (çağlardı babalar bağlardı ay düşünüp, gün üzülürdük. Severdim inceciğine, silüetine yassı kumaşında ölüm oruçu tutan yıldızlarım. Bilirdi Mambosuyum gözlerinin ( kılıcım kesmezken kınımı kime öğüt ettim güzelliği? çirkin olansa gerçeği kuyusuna kadar düşmeliydi Yusufla el değmeden ağrıyan yerim el doğmadan unutulan dostluğa bir bakıp geciktiren telaşımla uçuşunda kaldım, kanatlarım senin… hiç konuşur muydum kuşlar olmasa Sevinmeyelim göğe üzülelim pey vermiş tanrımızın şarkısına es getirelim ucuzlamış ışıklara… Sargım Yakut efsaneleri gibi ellerine vardım, ırgatlar çevrildi toprağa döndü çiçeğim özüne… sanki cellatların dilinden aldın bana geldin! akşam olsun gecce, savruluşunda ki, r- sesiyle. hiç uyumamış peygamberin kalbine yağmur yağması. Bilmem ki baldan mı kaybettik içim arıları… Payanda |
.