aziz hâlâ mucizesi ya da dali resimleri üzerine bir şiir reprodüksiyonu
sen hâlâ çocuksun ben aklıma bir iklim arıyorum
bir çentik daha atıyorum çeteleme mevsimler hızla değişiyor yorgunum çıplak ayak geziniyorum evin içinde üşüdüğümde bir ıslık tutturuyorum sen hiç büyümüyorsun ben yanlış yollara sapıyorum bir ayna var kitaplığın üstünde bazen bana benzeyen bir gölgeyi seyrediyorum akla ziyan bir ressam sırıtıyor duvar griliğinde bir maske kazan kaldırıyor yüzümdeki yara izi kırmızı çıldırabilirim –çıldırmıyorum ne çabuk unutturuyor yeniler eskiyi bir bir soluyor saatlerin rengi sayıyorum mülteciyim kendime sayıyorum bir ömür daha ekledim heybeme etti yirmi ve yedi ki sen hâlâ dünsün hiçbir şey değişmedi ben sadece oyalanıyorum yaşamüstü hin bir sürrealist düşlemi sırıtıyor duvar griliğinde çoğaldıkça çoğalıyor kolu kesik venüs’ün saf görüntüsü korumalısın yaralı masum venüs’ü en iyi görüntülerle kurabiliyoruz yaşamı çünkü sözcükler ezelden zedeli bugün otuz bir ekim ikibinoniki ağır ağır eriyor saatlerin yılgın gövdeleri duvar griliğinde bir gergedan var ve bir ressam ‘yeni insan’ın doğumunu seyrediyor jeopolitik çocuk dizleri dibinden havvannemizin geciktikçe gecikiyor doğum öyle ki bahar taşıyor olmalı bu esnada asya’ya silahlar öyle ki özgürlükçü sömürgecilere evriliyor olmalı saray-meclislerinde el-tiranlar ve sen hâlâ inatçı bir çocuksun büyüyebilirsin –büyümüyorsun ve yıllar akıyor eriyen saatleri yok sayıp belleğin direnişi sürüyor uzanıp ışığı açıyorum bir şiir vakti gözlerim kamaşıyor parmağımla yokluyorum yüzümdeki kırmızıyı hiç mi hiç yanmıyor bu kez canım gerçeküstü bir çağrı var duvar griliğinde uzun bacaklı bir fille selamlaşıyorum bir nardan doğan balığın doğurduğu kaplanı okşuyorum seni görüyorum büyümüşsün belin incecik gölgedesin göğüslerin dolgun sol kolun yastık sağ kolunla gözlerini kapatmışsın iki ihtimal var ya uyuyor ya da utanıyorsun yoksa ölüler bu kadar güzel kokmaz biliyorsun bir ıslık tutturuyorum üşüyünce devam ediyor duvar griliğinde narkissus kendine dönüşmeye yanılıyorsun yirmi yediyi bulmak öyle zannettiğin gibi güçlü kılmıyor kimseyi gün hâlâ otuz bir ekim ikibinoniki sen bir çocuksun ben yirmi yedide tutuklu söz hiç mi hiç bilmeyecek ressam ve saatler hayalini ne çok kurduğumu… |
güzeldi..