Sessiz Ol İstanbul Çalınmasın Sesin
Bir
sen ki içindesin her şeyin ve her şey senin içinde bir yakadan bir yakaya uzanan şu mavi köpükler üstünde köprüler sensin halatların çelikten gene de bükülmektesin taşıyabilir misin yolcuyu sorgusuz sualsiz durdurabilir misin akışını suyun yolcu sensin istanbul zaman su tutabillir misin kendini kendi kanatlarından uçabilir misin şu kalabalığı bu kuleleri şu martıları bu balıkları şu ayak takımını bu tarihi şu keşmekeşi bu aşkı silebilir misin tek kalemde unutabilir misin doğurabilir misin kendini kendi küllerinden? zor! İki hamd olsun arşı suyu göğü ve yeri yarattı tanrı arş yedi kattı göğü tuttu gök yarıldı su aktı yer yuttu hamd olsun cenneti cehennemi istanbul’u ve insanı yarattı tanrı istanbul yedi tepeydi cennetti insan kuşattı cehenneme döndü Üç ve ben doğdum ekim dokuzyüzseksenbeşte çok uzakta varla yok arası bir şehirde on yedimden öncesini hatırlamam ama ne vakit bir eşsiz düş görsem sonrasında adı istanbul oldu kitaplardan bildiğim martılarını merak ederdim en çok başka hiçbir şehrin martılarına benzemediği söylenen martılarını bizzat ellerimle besledim sonraları onları ve anladım: istanbul’un niçin sadece istanbul olmadığını Dört suyun akışını hissedebiliyorum köprülerin altından bir odada karanlıkta geceyarısına on dokuz kala istanbul var aklımda ve babam ama ben ankara’dayım o ağrı’da bir şehrin kitaplardan sevilebileceğini keşfettiğimde henüz yeniydim artık eskidim şu an bir şehrin babayla özdeşleşebileceğinin keşfedildiği noktadayım beni en çok istanbulum severdi çünkü bilinsin isterim Beş ben demiroğlu hikmet şubat dokuzyüzotuzsekizde doğdum ve altmış üç yıl sonra bir yılbaşı gecesi ertesi nefes darlığından öldüm geride dört kız iki oğul ve bir kadın bıraktım siz bir şiirin kalbine konuk olduğumda tanıdınız beni kahramanı istanbul olan bu şiirde baba rolündeydim kulak verdiniz söyledim: “sessiz ol istanbul çalınmasın sesin azar azar ölmektesin öleceğin bilinmesin” Altı nicedir yorgun gözlerim istanbul’u arıyorum ve annemi ve kardeşlerimi babamı çok sık düşünmüyorum yalan yok ama onu da arıyorum düşünmeyi bırakalı çok oldu çünkü sadece yazıyorum yazmak yaşamayıp yaşanmak yaşanmaksa bir odada karanlıkta bir başına kendine uzaktan bakmakmış biliyorum ve ellerini açıp duaya durmakmış ölmek hatırlanması için bir babanın unutulan yüzündeki hüznün hepiniz bilirsiniz oysa istisnasız hepiniz halen en çok sevendir beni babam bul beni istanbulum duy beni kayboldum kendimi özlüyorum Yedi sen ki içindesin her şeyin ve her şey senin içinde bir kıtadan öte kıtaya uzanan şu düşten atlaslar üstünde yaşam sensin koruyucun tanrı gene de ürkmektesin savunabilir misin kendini yara almadan durdurabilir misin akışını suyun maktul sen olacaksın istanbul bizler su |
biz burada çok mutluyuz..
tebrikler efendim