Babil’de Dil
uyanıyordum sonra
çocuktum gökyüzü eflatuna kesiyordu simsiyah güzelim kısraklar vardı gülümseyen gül yüzünde ve uzun tatlı namlularıyla fildişinden minyatür tüfekler içimi kemiriyordu gül yüzünden kopan güleç mermiler öyle hoş öyle naifti ki yaklaşan ayak sesleri biliyordum hiçbir savaş ürkütemezdi bizi uyanıyordum sonra çocuktum çerçevesine sığmayan resimler ve eflatun bir gökyüzü tamamlıyordu eriyen saatlerin sonsuzluğunu ellerinde renkli bir düş ellerinde iç içe geçmiş onlarca yazgı ve ellerinde baygın ellerinde efsunlu ellerinde esrik bir bahar kokusu vardı sarıyordu babil’de yangından arda kalanları ve savaş bıkmadan ve savaş usanmadan ve savaş soluk bile almadan bir tanem yaklaşıyordu uyanıyordum sonra çocuktum içimde kanımda dolaştıkça kırmızıya kesen karıncalar içimde küçücük lacivert böcekler ve içimde güleç yüzlü sevimli mermiler vardı vuruyordu babil’de savaştan sağ çıkanları öyle güzel öyle eşsizdi ki yaklaşan ölümün gölgesi anlıyordum hiçbir kıyamet korkutamazdı bizi uyanıyordum sonra çocuktum babil’de dil dilleri doğuruyordu çığlıkları duyuyordum bir tek kimsecikler yoktu ve savaş bir tanem yılmadan yorulmadan ve dahi soluk bile almadan yaklaşıyordu dillerinde kör bir nefret dillerinde mahkûm bir öfke ve dillerinde suskun ve dillerinde yoz ve dillerinde acı verici bir yanılgı vardı yükseliyordu babil’de yükseğe daha yükseğe ve en yükseğe doğru uyanıyordum sonra çocuktum ben tırmandıkça uzuyordu kule derinlerinden bir keman sesi derinlerinden bir yalnızlık ezgisi sızıyordu müziği duyuyordum bir tek kimsecikler yoktu ayrılıyordu babil’de diller ve ayrılık bir tanem savaşı savaşı ve savaşı çoğaltıyordu uyanıyordum sonra çocuktum gökyüzüne benziyordun eflatundun gül yüzlü kısrakların vardı simsiyah ve fildişinden minyatür tüfeklerin tatlı uzun namlularındaydı ölüm soluk soluğaydı savaş yaklaşıyordu kemirirken içimi gül yüzlü güleç mermiler tırmandıkça eflatuna kesen bir kule ve çerçevesinden taşmış resimler tamamlıyordu zamanın tekdüze sonsuzluğunu ama öyle hoş öyle naifti ki evren görüyordum yok edemezdi bizi hiçbir ten uyanıyordum sonra bir çocuk uykusuydu çünkü uykum ve ben bir tanem babil’de bir kulede göğsümde senden yadigâr mermilerle tanrıyı arıyordum uyanıyordum sonra bir çocuk uykusuydu çünkü uykum ve ben bir tanem babil’de bir kulede hissettikçe seni içimde tanrıyı buluyordum |