MOR ESİNTİLERservi kavakların ardından ay gülerdi minare eğilir bakardı boyumuza ne cüce adamlardık hesaplamazdık yarını günlerce belki, yıllarca kalırdık aynı yerde mor esintilerdi her yönden eserdi döndürürdü çevresinde usul atardı adımını aşk tökezlerdik kara büyüler yapılmış kırk düğüm atılmış gibi yüreğimize kahvehaneler önünde sandalyelere kurulurdu adamlar ölü değiller gibi, ya da hiç ölmeyecek biri kalkardı ayağa taklidini yapardı diğerinin bastonla kovalarlardı birbirini diğer ölülerin yanında biri diğerine yavaşça dokunurdu kimse kalkmazdı masadan ölülük bulaşıcı hastalık gibi adamlar ölü, ben diri olur mu öldürürdüm sana koşan bütün yollarımı adım okunmazdı yanında dilinin ucuna gelsem yutardın adresi değişirdi sözünün yine de dönüp bakardın arkana hepsi öldü düşleriyle gömüldüler kâbusta yürüyemeyen ayaklarım kaldı bebe adımlarıyla düşe kalka annem bıraktı arkamdan tutmayı dizlerim yeni doğmuş buzağı titrek bacaklarım gövdeme sarılıyor öldüremediklerine seviniyorum senin yaşadığına bir de! onca ölü yığılmışken üzerimize sıyrıldığımıza aradan leylak kokularını koklayarak havada bir elma koparıp daldan cebimize koyarak yine gülüyor ay at kestaneleri önünde fon arkada minare, lâcivert gök aşk büyüdü ve kim küçüldü 26. 10. 2012 / Nazik Gülünay |
kalp sesi tarafından 10/31/2012 3:22:58 PM zamanında düzenlenmiştir.