Göl Ge
Göl Ge
hiç okunmamış bir kitap gibi bakıyor duvar, yanlış yönü gösteren bir pusula gibi zaman. yapraklarına resmini çizdiğim bir sonbaharı leğene koymuşlar küçük çocuklar oynasın diye. büyük çocuklar sevişirler yalnızlığıyla her gece. bavulun ölçülerini almaya geliyorken terzi, akşam olmuş mu, olmamış mı bilmiyorum bakmıyorum perdeler kapalı bilet, dün sabahtan kalma bayat bir çay gibi daha erken bir eskilik bu ruhun, diyor. su gibi gezginim çığlığım kuru hapis. zakkum yetişiyor omuzlarımda, gemiler takılıyor balıkların ayaklarına. hiç solumamış bir rüzgâr gibi deniz, doğru sözü söyleyen bir köy gibi dokuz. martılardan kovuldum çok çirkin simit. yatmadan önce tanrıyı fırçalarım hep gökyüzünün etleri arasına sıkışan yıldızları çıkartırım damarlarıma bakıp süzülen isimleri seyredip sigaramı bir delinin kanıyla yakarım. ah, çorabımı giymeden çıktım kirliyim sevgiyim neyleyim, hayat üzerinde ölümle duran cambaz gibi gerginim artık sadece ışığı aramaktan başka derdi olmayan bir göl-geyim! Payanda |