Dâvetsiz Misafir
Dâvetsiz Misafir
-allah’a yağacak son yağmurdum şehirle aramı bozdum- x-ray cihazı gibi gözlerin x-ray cihazı gibi ellerin x-ray cihazı gibi dillenişin vardı kliniklere başvurdum ağır gelen ruhlar terapisinde babam bana hep karadeniz ezgileri önerdi annem ilahiler çaldı glossolallia’dan haberi yoktu belki new age, opera, chopin ve dahası tanrılaştı göğsümde. pencereden dışarı sarkan aşk, saldığı sepetten hayat çaldı üst kata alt kattan umut isteniyordu arasında sıkıştım ölüm denen konvoyun. uzun bir yer keşfettim, upuzun kadınların gözlerine vuran dalgalar kadar yordu sandaldan çıkan balığın hüzünlü telaşı aynada takılı kaldığımı farkettim, kâğıt evlerde yanarken ayet direğim. nehirler sebeplendim, suyum geldi dünya’ya gidiyorum aynaya baktığımda, bütün kadınları ben doğurdum diye düşünüyorum. kutsal kitaplardan bahsetti yeni ölmüş arkadaşım-ironi değildi elbet yağmur, dedim sustum allah, dedi son kez yağacak saçlarımı kafiye kurmak için astığım geçmişlerde kuruttum öznesi belli olmayan cümlenin devrik di’li’siyim annemin deli oğlanı belki belki kedisiyim ne vakit babamı görebilirsem gözlerimi iliklerim x-ray cihazı gibi talimatın x-ray cihazı gibi geceleri çaldırışın x-ray cihazı gibi sonbaharlardan hızlıca kaçışı rüzgârla havalandı, havaya uçtu her şey herkes biraz tanrıdır- biraz herkes’li konuşmak tanrı işi amenna sevdim güvendim gelişi koltuktan kalktım gramofon baskın duruyordu rüyalardan kapkaranlıktı oda, göz gözü afrika sanıyordu seni bekliyordum oysa- içeri bir tanrı girdi kapıdan. Payanda |
"saçlarımı kafiye kurmak için astığım geçmişlerde kuruttum"
ne zamandır ötelediğim bir sızı, geldi çöktü içime şu an.