Gülüşünün Doğuşu, Yüzümün BatısınaÖlümcüldür güzel anlar, kısacıktır. Noktasız, virgülsüz seviyorum seni. Seni severken kullanmadığım ünlemlerle, Düz, yalın, sade, katıksız… Sevmenin yanına başka hiçbir şey eklemeden Sadece seviyorum !.... Şu dudaklarından sonra Yüzüme düşen harf kalabalığı, Gittikçe kısalan cümleler Üzeri açılan umursamaz harfler Dekolteli sevdalar… Söylenilen her söz güneşin rengini soldururken, Akşamın rengi koyulaşırdı. Sen baksan, güneş gülerdi yüzüme, Bir de gülsen. Gülsen güneş hiç gitmez, akşam olmazdı. Akşamın koyu rengi hapsolurdu, Ufuk çizgisinin başladığı yerde, Bir tek orası koyu kalırdı, Yıldızlı gecelerde. Git gide kısalan hayattan Bir de geceleri çalmak Tam da yerinde bir davranıştı Sen gün gibi karşımdayken. Şu esnek gülümsemen Nasıl da yayılırdı Batıdan doğuya Güneş doğarken, gülüşün batardı Yüzümün batısına Duyguların grileştiği bir zamanda, Gülüşünün orta yerinde başlıyor güzellikler Şu aşk; artık hesap-kitap işi, Bütün bunların dışında, sevdiğim zamanları Hatırlamadan seviyorum ve hesaplamadan. Tarihi yok sevmenin, Tıpkı terk edilmek gibi, Kimse terk edildiği tarihi hatırlamak istemez, Tarihlere sığdıramadan seviyorum. Şu namus dedikleri; söylenilen söz kadar sınırlı Sözlerle anlatamazsın temizliğini Yüreğini anlatamadığın gibi, Bir çift gözden ibaret değil namus dedikleri Ve sevmek, Ağızlarda sakızken Ben sevdiğimi söylemekten utanıyorum. Utançlarım karın içinde kalmış bedenimin yarısı gibi Belime kadar. İçtenlik öyle dışarıda kalmış ki, Aklından bin türlüsü geçerken, Kimin öpüşleri daha temiz kalır? Yüreğin papatya tarlasında olsa da Kaç yazar, kaç yazı olur temizlik üzerine? İçimde sevinçlerim nereye kayboldu? Hangi okyanusa aktı gitti? Hangi denizlerde birleşti sevinçler? Kimin sevinçleri benimkine sarıldı Ve neden böyle erken soldu papatyalar Ve sevinçler… Ben yine de bir sabah düşlüyorum Dudağımın kenarında Gülüşünle uyanacağım sabahları çoğaltıyorum, içimden Sessizce, saklayarak birazda… Gülümserken doğan güneşin batmasını diliyorum Yüzümün batısına Gülüşünün doğuşundan!...
On Yedi Eylül İki Bin On İki 12 00 Nevin Akbulut |
Ahhh be nevinim gelde şimdi abla satır satır dökülme de bana …
Gelde bu istanbulun karanlık akşamın da
Binlerce küfür savurma de bana
de…bana nevinimmm
de…bana…
bu kadar ucuz sevdalara inat...
böyle bir şiirin ağırlığını tokat gibi çarpma abla de…
Seviyorum seni
Pardon seni mi dedim ?
Senden önce
Yüreğime bağışladığın bu rahmeti
Hıçkırıklara boğulan harflerimi
Günbe gün
Öldürdüğüm kelimelerimi
Ve yeniden yeniden doğurduğum
Akladığım temize çektiğim seni
Kaç acıya gebe isem
Ve kaç kez doğulursan sen
Bir damlanın mucizesinden
İşte o kadar masum ve temiz sana olan sevdam…
Ahhh be sevgili
Ne huyun
Nede huysuzluğun
Nede yavan dudaklarına bulaştırdığın avuntu sevdalar
Enterese etmez beni
Ben
Sözlerimi sözlerine ekler
Yüreğimin derinliklerine doğru yürürüm
Bi avucumda güneş bi avucumda ay
Senden bananeee
Senin karanlığın sende kalsın yarrr
Bana sevdam yeter...
bu da senin sayfanda doğdu nevinimm....abla yine saçmalamaya devam ediyor...hayat ne kadar saçmaysa işte o kadar...
ruhumu yansıtmak istedim sadece...
seni seviyorum GÜL güzeli...
hep böyle kal demiyorum...kalacağından eminimmm...