Ellerinin Bendeki Halleri
sıkıntılı kaldırımlardan akıyordu akşam
soğuk ülkeler gibiydi caddeler etrafımda eski ormanlar gibi kokarken saç diplerinde kınası bir akdeniz öğleninin akşamı bir ömür bilsem gene ölmezdim... tiz sesler zamanlı bir huzurdan kalkmayı isterdim anadolu göndermeli gözlerinden ve kaya ağaçlarına bakmak gibi olmalı aşk ürkünç olduğu kadar sarplık duygusuyla sarhoş ki sulu boya bir dünyayla haşır neşir bir umuttan medet ummaya kalmasın hiçbir yürüyüş... mavi bir sessizlikten geçmeyi isterdim sade çiçek dallı bir anıya dönerken özlem yalnızca özlem aklımı başımdan alır kitap kokulu odalarda anlatmayı gözüm kesmez ellerinin bendeki hallerini iç dünyası romanlara sığmayan bu güz güzelliğine bir gülüş eklemek isterdim sebebi senden ve eski havalar dönerse birgün onuru ünlenir çocuk hüznümün yeni acıda sensizliğimi saklamam kimseden daha kolay anlaşırım zamanla... ağır bir yağmur korkusuyla yorumladım hep senden uzaklaşmayı hiçbir yazı gitmekle geçirecek güce sahip değilim sakız perdelerle beklemenin üzerini örttüğün halde içinden ırmaklar geçen bir masalsın hâlâ kepekli düşlerinde gündüz uykularımın ve hiçbir senaryoyu uyarlayamıyorum sensiz ölmeye sanki tanrı canımı almayacak benim varlığımı silecek yeryüzünden sensiz tüm zamanın bile ömrü yetmez ömrümü avutmaya... kağan işçen... |