ah be eylülah be eylül paslı bir hancer gibisin saplandın yine en acıyan yanıma yırtarcasına kahpece... yeniden yaktın küllerimden filizlenen beni akşamlarıma şarabi kızıllık giydirdinde ... renklerin tılsımı bozuldu efsunlu tütsü çekilmişcesine buğulu gözlerin hazana serenat şimdi kimliksiz gecelerde kimsesizliğime yakılan ağıt makamsız düzensiz dökülür notalar akortsuz kemanın tellerinden kasabanın salaş küf kokan meyhanesinde... sağır ve lal geceler sende eylül ve ben de yorgun piçine bir yanlızlık şimdi dingin dalgalar fahişe bir lodos arar medcezirler de eski infialler... hüzzam sarhoşluk düşer kıyıları kan kesilmiş kasabanın müzmin sancılı sahillerine... geceye iğreti tutunmuş bakışlara kızılca bir ayaz düşer eylül sancısı... buz keserde sevişlerin titrer ruhu soğuk odamın sarhoş duvarlarında... dilimden bestesini kaybetmiş serseri mırıltılar kıytırık iniltiyle çıkar çok uzaklardan belki bahardan yazdan sahipsiz örselenmiş usulca bir ah duyulur... geceyi kanatırda en muhkem yerinden sapır sapır döker ağulu sözcükleri sararmış yapraklar gibi... ah be eylül en son şiirim yazılmadan vurdun şiirimden kekeme artık kelimeler pıhtılanmış kan kızılı çürümüş et parcası dudaklarından çıkmaz ne söz ne bir hece... avuçlarımın nasırlı çatlak aralarına sığınmış masum bir tomar duası edilmiş utangac aminler yangın yeri kıyamet artığı gerçeğim buz kesmiş ayazında üşür... ah be eylül türkümün lirik nakaratının en naif yerinden vurdun yine... Hasan ODABAŞI |
tebrık edıyorum