sen artığı mısralarımla en acıyan yerimden vur şafak...
bu sevdayı kırk yıl naftaline bulayıp
en mahremimde sakladım hazanlar bulaştırmadan masum papatyalara utangaç çiğdemlere beyazlarını giyinip bahar diye seni mi beklemişim koca bir ömrü yakmak için... göz göz kanamak kanayıpta yanmak için seni mi beklemişim... sustum göksu kıyısında taş kesilipte nemrut bilip de bu dağı böğrüne saplı kayalar gibi... sen yalanımdan düşlerim kanıyor zehir kusuyor şiire... hani senli sevinçleri yıldız yapmıştım ya gökyüzüne göksu üzerine kelebeklerin kanadına düşlerimi resmedipte şimdi topluyorum bir bir baltıkta ıslayıp mikenos’un safir kumsalında şafakla hece hece vuruyorum şiirleri de... dinle münzevi bir şair balıkçı kasabasının tenha sokaklarında düş katlediyor sevinçlerden ayıklayıp yalnızlığına yıkılan serseri adımlarla... sende sus artık gün ağarırken santorini sahilinde parmak uçlarından sızan şiirin sen artığı mısralarımla en acıyan yerimden vur şafak... soyun gövdenden eskiye dair ne varsa git iskandinavya ülkelerinin sisli fiyortlarında kaybet eski beni yada uzak doğuda budist tapınağının bir sabah ayininde zangocun ilk gongunun gökleri tırmalayan boğuk tınısında vur beni en kanayan yerimden... Hasan ODABAŞI |