Lehçesi Yok Sevmenin
Sesinden düşen cümlelerin esiriydi
Yüreğimin kilit vurup Sevmeye küsüşü Aklın firar ettiği vakitlerde düştü içime Adından kalan ahlar Gecenin iki yakası bir araya gelmedi Nereden bilirdim İki vakte kadar, kaybedişlerin rüzgârının Aman vermeden eseceğini İhtimallerimin ihtilale uğramasıydı Kapı aralığı selamlar Giderken yükünü alır da gider Ayrılık otunun kokusu Efil efil burnumda tüter Vazgeçmeye meyilli sevmeler Anlatmakla anlaşılma ki Ayaküstü gönül durağına uğrayan Sarmaş dolaş kelimeler Yaklaşır hüznün çay molası Gecenin en derin saatlerinde Yoksunluğunun zehri düşer dilime Sana sarılmış çıplak harfler Acıtır sana söylenecek uzun cümlelerimi Vazgeçmişliğisin, dün aşırı günlerimin Titrerken parmak uçlarımdaki gitmeler Yanıldığım yeminlerinde saklı Bereketli verilen sözler Sen giderken benim döndüğüm Kaldırım taşların da gizli Hayat okulunun en gözde dersleri Anlayabildiği kadar yaşar insan Ömür alabildiğine uzun değil ki Bundandır her mevsim sevmenin günahı Aklın merdiveni, yoluna uymadı Ne zaman bana uydu ne ben zamanın çarkına Ey gönül düşme kötünün dergahına s.ç |
sevmenin aslında lehçesi vardır.
mesela kürtçe sevmelerim bir başkadır. bir coşku seli gibidir.
türkçe sevmelerimde canlılıktan eser yoktur.
türkçe sevmelerimle birlikte yüreğimde hırıltılar oluşur
güçlü bir kaleme sahipsiniz
kutluyorum