özlemekten çıktığımız yolda her çıkmaz annemize çıkarözlemekten çıktığım yolda anne; dökme gözyaşlarını boynumdan karnıma zehirledim senden gayrı hasretleri bıraktım ıssız bir yol kenarında… uyuyamıyorum döne döne kendim içre sandalyemde sessiz ve kimsesiz bir zaman boğmacasında kelamı kilitliyorum ciğerime bütün iklimler aynı ikircikli karmaşa… göremiyorum anahtarını burnumun dibindeyken soyut hapishanemin… gitti bütün sevgililer hiçbirine gelmemişim bu yüzden mi yaşama uğraşımı zehirlemişim? -kurumuş çatalında uyuduğum akça kirazlar- süpürge sapı ehlileştirememiş hiçbirimizi bu yüzden aykırıyız belki bu yüzden uyumsuz ve huysuz… gülüp el şaklatan şarlatanlığın gözbebeklerinde ritim tutuyor yakamozlar bitkin belleğimin mahcup metaforları bulanık suya eğilmekten bıktı sahnelenmiş oyunlardan sakar rollerden biçilen figüran elbiselerinden… -bir tartının garip ritminde kırıldı ayaklarım- özlemekten çıktığım yolda küfrediyorum yanıp sönen istasyon vitraylarına… vazgeçtim yaprağımın sevincinden kopardım aşkın kuyruğundaki şehbali bıraktım neşeyi kimliksiz bir adada hülyam... -noterlere götürüp nüfusuma aldırdım yalnızlığı- anne; dökme gözyaşlarını saplama bağrıma çeyrek asırlık hasretliğim ilk göz ağrım gidesim yok yatağıma… hidayet dal/can sokağı lambaları 15.04.2008 |
Ne denizler yedim ben sözlerinde
Bilirsin sevdana boynum kıl ince
Apansız aşkınla canım ağlattın
GÜZEL BİR ŞİİR YÜREYİNE SAĞLIK BAŞARILAR