HİKMETSİ DÜŞÜNÜŞLER
birazdan kalkıp
hangi caddenin eve varacağını kestirebilecek adımlar atacaktı. bir derunu ıslığı yakalamak misalini vucuda getirecek adımlar. uğur taşı arayan bir çocuğun gözündeki seri kıpırtılar belirdi sokakta, mahşere kolları incili ve çıplak çıkabilecek melekler gibi, babasının gözlerine bakan esmer bir çocuğun gözleri. diyordu ki biri evlada ihyadır bir söz ki öpmek alnından ve sarılmak ellerinle sırtına çocuklar kelime kelime dökülür tırpandan düşen başak gibi kalpleri el gölgesi kadar serin çabuk kırılır ve çabuk unuturlar eğildi ve ellerini kutsal bir emanet bırakır gibi gezdirdi başımda. -annen oğlum... ona iyi bak. başka bir nesne gidiyordu sanki o an giden bir alfabenin baş harfi kadar ve hayata tutunabilecek bir lisan kadar mühim bir nesne baba. güneye kuzeye ülke aşrı bir ülke miydi babamın gözlerindeki bilememiştim. hayat bir fabrika dumanı kadar karanlık nasılsa ama yükseklere çıktıkça bembeyaz dönecektir bulutlar ve ben babamın adını unutacak kadar büyüdüğümde babamı hatırlamak için öfkelenecektim ben hikmet müberradan arta kalan hikmet kadının uyluk kemiğine misal getirebilecek kadar hayalperest bir ayrılıkla başlıyor öyküm giyotine uzanan ay tutulmasına varacak kadar yazacak ellerim Ahmet Serdar OĞUZ/TEMMUZ |