yiğitler vardı
(Bir Zamanın Bosna Kahramanlarına...)
deli bir yağmur döverken taş duvarları, veya düşerken kar taneleri yumruk yumruk taze filizlerin üstüne… bıçak gibi kesmişken ayaz taze somun elleri. dondururken soğuk körpe dudakları. ve üşürken ölgün bakışlı analar. söyle sahi sana kim ağlar? uçsuz bucaksız acı kamçılar içini, omuzları düşmüş bu delikanlılar mı sana ağlar? al yanaklı, elbebek gül bebek büyüyen kızlar, alınlarına kara leke çalınmış, mahmur gözlerinde küskün bakışlar. belki bundan böyle bir ömür beyaz atlı bir prens bekler… şimdi yürekleri kaskatı, taş gibi... belki taşlaşanlara inat. gül toplayan ellerde nasır, oya işleyen parmak tetikte ve barut kokusu biner endişeler üstüne… belki bir karanfil gibi. ince ince yaş topaklaşır kirpikleri üstüne, ve karışır damarları yırtıp çıkan yiğit kanına yanı başında leşler hayat sürer, karanlıkta türkü söyler yamyam sürüsü. korkularını bastırır akan kan, kesilen baş doğranan bebekler. ve imdat bekler yaralım. işte öyle orada… sen ise, atlas döşeklerde sabahlarsın ceylan derisi kodluklarda, siyah bir smokinle bezeli ruhsuz bedenin alkış tutmakla meşgulsün senariste. en iyi erkek oyuncu ödülü verirsin batıya. ve ölülerine ölü katmak için. öyle ki ardından iyi ki doğdun batı diyesin… 12/12/1994 bursa a. lisesi (Srebrenitsa katliamının 17. yılı... 11 temmuz 1995. 8 binden fazla boşnağın soykırıma maruz kaldığı medeni Avrupa’nın, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en büyük trajedi olan Srebrenitsa soykırımının 17. yıl dönümünü yine gözyaşı ve hüzünle anıyoruz.) |