Suya Düşmüş
avare serinliğimle geliyorum doğallığına
yalnız kumrular kadar pencerelere mahçup boynumu büküp dallları kırık bir papatyaya suya düşmüş kelebek kanadından daha buruk jelatin kaplı çocuk sevinçlerden taşarak... derin kuşkularından kurtulur insan susuk idareli kullanmayı öğrenir öfkesini zamana eski kaldırımlar gibi akar aklımdan gidişin adım adım kaybolan bir rüyadan uyanırcasına naiftir gitmek işte...gözleri karlı sesi kısık... yaprağın kendine has savruluşuydun hafif çiyli her mevsim güz yoğunluyla meşhurken şiir hüznüm tepeden tırnağa beyaz bir yaz istedin benden yüreğimse kumsalsız gelmişti dünyaya kıyısızdım çocuksuz bir lunaparka benziyorum üstelik atlıkarıncamda adın yalansız ağlıyorum... kağan işçen... |