İs Kokulu Ara Yokuşlu
dinle akan caddenin tedirgin edişini
palamut ağacını yapraklarını ezmeden geçtiğin bu sensin ne zaman kendinle başbaşa kalsan kent kırıkları aklının ucunda da değil ortasında kış sisi basmışken küçük küçük evlerin üstünü sokak aralarındaki selvilerin vefakarlığını semt okullarının birden bire dağılışı paramparça eder sessizliğini kendinden kaçışının is kokulu ara yokuşlu sokaklardan başka hiçbir heyecanın kalmamıştır ufak ufak su birikintilerinde yarınsız serçeler içini ısıtan rüyalarda çocukluğunun yaz sinemaları kırık dökük oyuncaklar sen sokaklarda doğdun sokaklarda öleceksin... sokağa gömüleceksin... öldükten sonra: okul çocukları koşacak üzerinde saçlarından mahalle dolmuşları geçecek üzerindeki ekmek kırıntılarına karıncalar üşüşecek hangi evde kim ne kadar mutlu merak etmeyeceksin tüm kapılar artık sonuna kadar açılacak yalnızlığına hiç üşümeyeceksin... ölmeyeceksin... ben şimdi: sobayı yakalım yere basamıyorum beton çok soğuk ceketimin yırtık cebinde vasati 40 çöplü bir umut çaydanlığı ve güğümü hazırlayalım suyun sobaya damlamasıyla çıkacak sesle uyuyalım kurumuş portakalve elma kabuklarının kekre kokusuyla biz uyudukça sevişsin büyük bir iştahla ateşin gölgesiyle duvar konuşmayalım uyuyalım kimbilir sokakta yarın bizi bekleyen neler var.... kağan işçen... |