Eskiyen zamanlar bunlar gri tonda ağır yaralı az kullanılmış aşklar Serçeler hep sepya bakar bana yanlış bir dönüşle boyunları kırılır
Yağmur yağar korkar korkudan korkuluk. boy verir içimdeki tüm hülyalar hasat zamanı kül ve gece parçalandı zaman ve kırıldı düş
bir bardak su içmek gibi siyah ve siyah seyreder kentimin tüm gece bekçileri ve zaten siyahtır tüm yolculuklar aşk"a atılan minik pembe yatak odaları kadar. uzak sevgili de siyah bakar
dilimin ucunda dönüp duran dilin yüzüme gebe yüzümden çok uzak bir kente sarı bembeyaz gölgeler yüzümün yarası karanlık yarısı sen. şehir kadar unutulmuş bir sevgili intikam alır
elim bardağı acıtır bardak acır ve kırılır. paramparça ve kan. ellerimden tutup kaldırır şefkat siler bulutlarımı ellerim ıslak mendil yarası
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Uzak Sevgili şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Uzak Sevgili şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiir denilince aklıma takılan şey öncelikle musiki ile harmanlanmış anlam bütünlüğüdür.Ve hece.. Heceye tutkunum.. Amma... benim heceye tutkunluğum serbest tarzda yazılanları görmezden geldiğim anlamında değil.. Böylesi güzel bir üslûp ve seslendirmeyi ancak takdir ve tebrik etmek gerek.. Tebrikler.. Başarıların devamı dileklerimle..
Bi Maviseçki dinleyip çekileceğim serçelerin gözlerine
yağmur yağmıyor çok sıcak bir yalnızlık ve hülyaların karabasanında aylak dolaşan benliğimle başbaşayım şiir vuruyor bir yerlerden...
..........
şiire müzik nefis oturmuş
okuyuş ve ses tonu on numara............ sanırım defterdeki en iyi bay sessiniz şu an.... ses tek başına yetmiyor elbet, diksiyon, kullanılan fon... duygu aktarımı....... hepsi de mevcut...
ne kadar övsem az gelecek, hiç eksik olmayın e mi? bol bol dinleyelim bu şöleni...
Bakın şunu belirtmemde fayda var; ben kimseye laf olsun diye beğeni bırakmam. Kimseye cici görünmek için iltifat etmem. Duymadığım-hissetmediğim hiçbir şeyi yazmam. Buna ihtiyacım yok, yorum avcısı değilim.
O yüzden size ne yazdımsa iltifat değil gerçektir. Defterde sürekli dinliyorum seslendirmeleri. Abartı diyorsanız öyle olsun, siz kendinizin farkında değilseniz yapacak bi şey yok.:)
Bu arada Olgun ağabeye, Mali ağabeye, Hanzala' ya, Ali Sevimli' ye, Şimo' ya, Yalnızlık Abidesi' ne, Mustafa Doğan' a da haksızlık etmeyeyim, onla da çok beğenirim. Lâkin sizi bir adım önde gördüm övdüm, daha da övmem ;)
Şiir çok güzel, ama yorumunuz harika...ben normalde şiiri sadece okurum, dinleyemem, ama hakikaten hakkını vererek okuyorsunuz, şiir yüreğinize, kaleminize sağlık...içten tebriklerimle...
Bazen çok uzak diye düşündüklerimiz, o kadar yakından el uzatırlar ki yüreğimize uzaklar silinir bir anda. Karalara bulanan aklanır aydınlıkla...
Hayatında uzak diye bildiklerin yüreğine yakın olsun daima. Ve sen beni en derinden yakalıyorsun her şiirinde. Kulaklarım bayram ediyor nefesinle, fondaki müzik ruhumu okşuyor. İyi ki varsınnnnnnnn...
"Eskiyen zamanlar bunlar gri tonda ağır yaralı az kullanılmış aşklar Serçeler hep sepya bakar bana yanlış bir dönüşle boyunları kırılır"
sulu sepken bir vedanın yeni yetme hıçkırığında doğar şiir... yağız bir rüzgârın kanadında kanar işlenmemiş imgelerin doğacak kokuları... bir de zamanın izine sonsuz mırıldanmaları eklemek vardır... eskitilmiş düşlerin metruk susuşunda ki sağanak olur gelecek kelimelerin çınlayan sesi!...
"Yağmur yağar korkar korkudan korkuluk. boy verir içimdeki tüm hülyalar hasat zamanı kül ve gece parçalandı zaman ve kırıldı düş"
bir bardak su içmek gibi siyah ve siyah seyreder kentimin tüm gece bekçileri ve zaten siyahtır tüm yolculuklar" aşk"a atılan minik pembe yatak odaları kadar. uzak sevgili de siyah bakar"
renkelerimin en coşkulusu ile gargara yapıyor umudumun çırpınan son martısı!... göcebe teskinlerin geçici huzurunu içiyor ruhumun ilmeğine kördüğüm olan "uzak sevgili" ağrısı!... rûhani bir ezginin güvertesine konuyor şehrimin sokağındaki umutsuz sokak çocuğu bakışlı düşü... aşk, yarasına meftun yankının gözlerindeki dağ gelinciği... aşk, efkârı yüreğine yamalı kıyısı enkaz bakışlı yâr yüklü kıyamet gemisi!...
"dilimin ucunda dönüp duran dilin yüzüme gebe yüzümden çok uzak bir kente sarı bembeyaz gölgeler yüzümün yarası karanlık yarısı sen. şehir kadar unutulmuş bir sevgili intikam alır"
gövdeme sensizliğin hiçliği saplanıyor yâr!... zincirinden boşalıyor söyleyemediklerimin beni tanımaz güncesi! intikamın sesini fısıldıyor varoşlardaki ötekileşmiş gölgeler... ama unututkları birşey var yâr! aşk, intikamı sonsuzluğun göğsüne asarak gelir yüreğinin yurduna...
"elim bardağı acıtır bardak acır ve kırılır. paramparça ve kan. ellerimden tutup kaldırır şefkat siler bulutlarımı ellerim ıslak mendil yarası"
kan revan ruhumun şeddeli yalnızlığı! sessizliğin zikri çoğaltıyor vuslatın öksüz bakışı... hadi! parçalandıkça kendini tamlayan matematik olalım yâr! hadi! şefkati özledikçe silgisini kaybedenin ellerindeki silinmezlik olalım yâr! hüzünkâr karıncalar hu çekiyor sanki toprağın inleyen ıslaklığında... duyuyor musun aşk! imgeler söylenmemiş sözleri tutp kollarından getiriyor... âh yaralarımın yaralı bulutu... tutsan yüreğimin terketilmiş turabından... ve hasat hasretini toplaya toplaya umut olsa... umut olsa...