gözünü g/özümde unutan kuşlarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın uzun lafın sürgünü olup
konuşa konuşa unutur insan ... bir düş sevdim ölü kuşlar sokağında ve dört kitaba adanır gibi iman ettim aşka üstü açık rüyalar görüyordum hep karanlık uykular birikince her gece boğazıma yalvardım tüm insanlığa dualarca peygamber sancısı bir sabırla aşkı gömün artık kurtlanmış sadrıma ben üşürüm körpe kumrular gibi vurulmuş dalımda savaşa uyanmış vakitler hep bir mağma ve denizin elleri ırmaklarımı boğunca yatağında asarım davamı lambasız kalmış İstanbul şakağına ama korkuyorum bu karanlıkta işte b/as beni telaşlı b/ağrına orantısız gece kan kusuyor içime merhamet koş durma içim bir ölü(m) meydanı anne sen yoktun göğü yırtan adımın kaynayışında ne yıldız ne mehtab”ın şavkında bulamazdım izini gün gece aransam da sürüm sürüm bu yel yüzünde ezanlar keserdi duaya bakan çorak yüzümü her defasında ondan güneşin omuzları terlerdi çöl karanlığımda ve geceler umut ışığımı yeminsiz bir inkarla yutunca ben yine seni taşırdım cansız bir kelebeğin çıplak kanatlarında zamanı kuşatan semanın lamekan katına derviş çilesi bir susuşla adını çaldığım masalların final taşında sevinirken ölüm yıkanırdı cesedim ruhsuz bir mevtin nokta başında ve ben ölemezdim her defasında hayat ve adın arasında şeddeli kalınca gelmesin dilerdim yeni bir sabah daha gelmesin v”av yutan sancıma gündüzler değmesin artçı kâbuslar bir fırtına gibi uyanırdı içime atardı seni şahdamarımda kal diyen bir kahır la çığlık bir dua ve tutardı kalbimi her gece ellerin birde başımın omzunu g/özlediği kadar müntehir o sessizlikte çöz beni ve sev ölümün kördüğüm sesinde soluğum olsun sana pan/zehir ya da boş ver geç aldırma sevme artık vesair bir masaldı kader annemin yüzümü öptüğü kadar yağmurları ucu ucuna bağlardım her geçen dün bilirsin mi bu günün kuraklığı sızılarımı yarına b/asınca düşlerimize son bir yağalım belkisin de diyordum hani aylardan telaşsız bir haziran düşerdi aramıza mevsim kabuğunu soyunca bu yorgun baharda dikenler çıplak bir ağrı olurdu ay temmuza koştukça ve çökerdi içime heybetin seni özlediğim her anda cennet kadar uzaktın cehennem rengi suskun oysa belliydi hükmü ateşin adresi bana ondan kovulurdum secdelerimde mahzun bir azarla akıllı uslu ağladıkça sana susardım aşka mecburdum anla önüm ardım dört yanım Mevla yer ile gök arası bir çığlık kopardı sonra damlalar üstümüzden müteessir kovulunca yıldırım yağacaktı birazdan belli ateş bile toplanmıştı kül yuvasında sema dilsiz bir şairdi yerinde meleklerin yurdu yine hep çile şahit olacaklar bir yeni ölüme daha az sonra merhamet göçerdi mavillikden ebedi o kinle umut ağacına son balta değince hapsolurdum kara bulutların göz çukurlarında ezilirdi içimde can kusan bir Leyla beklerdim toprak gibi gururla gelecek olanı ve hayat köprüsüne bir duhan daha inerdi terk ederdi yer yüzünü nehirler öyle sessiz lal akardı yüzüm uzak pencerelerde bakarken yaşam gözlerimin çapı bir kıyam kadar şekilsiz ve birikmesin diye içimize yeniden sesimiz boğazımda kördüğüm bir hıçkırık rengi b/akardım renksiz artık bil ölemiyordum sensiz ecelin elleri neden böyle çok hissiz zamanın rikkatinde kırılırken hüzün romatizması azardı içimdeki rüzgârın ezip geçerdim sana bakan yılları hiç aldırmadan boğum boğum haykırarak duy beni derdim yar(a)daşım la içerdim adının söz yaşlarını içimde dua dua kuşlar derdim yine kuşlar en büyük derdimiz bölünürdüm muzdarip bir savruluşla ve nihayet senden habersiz şiirlerce sana sığınıp satırlarında s/inerdim en son dudaklarında kan/ayan “kün” sokağında kırılırdı serçe parmağı göğsümün tam ortasından acılarına bulanarak yelkovan kuşları yırtardı içimde seni ve sana koşan zamanın sesini gömerdik damarımda öylesi kanamalı Kudüs”ün organik gülüşü gibi yaralıyım işte böyle çileli taşınıyorum yine anlayacağın seni alnımın yazgısında gürlerken sana ömrüm toprağın günahı ne çok diyorum nasıl bir aşiyan bu çözemiyorum ne çok ceset kokuyor ellerim bu gün intihara teşebbüs ettiğinden beri her dün seni bir cinayet gibi günbegün karmaşık sevdim ki biliyordum kavli suçumdun ve ateşlerce günahında ayan büyüdüm bunu da biliyordun ve bir çocuk daha gömüldü içime gördüm suçlu artık kader değildi seni kederle tövbede söndüm kapısı örtüldü sana bakan ellerimin artık öksüz sün bundan çok fazla eminim bu sana son sözüm unutmadı beni ölüm sende unut (y/an)ma sevgilim çünkü bu sabah düş yiyen kuşlar sıcak bir teni toprağa gömdüler ve Annemin h/içi kadar sevip bana acımadılar HA”y olan durma cevap ver bana kanatları(m)nı takacak kim var parmaklarım s/onsuz bir gök bu aralar ararda öyle bir arar uyanın artık diyorum uyanın kuşlar ödenecek borcum var yaşımca yaşadığım kadar ... MHD |
ve sana koşan zamanın sesini
gömerdik damarımda öylesi kanamalı
yaza yaza anlata anlata unutulmuyor bizzat denedim ölü kuşlar sokağında ne kadar ölü kuş varsa canlandı ruhumda...
Kaan İnce kadar başarılı olamazsam takipçinizim bundan sonra çok kutladım...
Her daim yürekten sevgi ve saygılarımla...