Sakın Sen Bana Bakma/2’bir gün kıvrılıp takılır odadaki üçüncü perde gözlerine süzüldüğünü görürsün sadece öncekilere güneş ışığının’ dokunup her bir gölgeye haleler çizmeye çalışır yorgun ellerin üçüncü perdenin koparıp askıları görürsün üstüne yığıldığını iki perdede hala parlıyorken gün ışığı gün yavaş yavaş kararır sen istemezsin yüzünü döndürmek elindeki çehrenin geriye ama susmaz melankolik şarkılar sabah yeli vururken pencerene mahzunluk çöker içine sessiz dudaklarına yapışan kelimelerin ardında bilirsin temkinlidir yarık yaprakları solan masumiyetin bilemediğin toplanınca koyunda kapkara dondurur soluğunu ruhun korkak benliğin bilse de direnir huzuru ruha geçirmenin yolunu karıştırmak közleri çıplak elle onulmaz bir yara daha açacaktır yüreğe gözlerinde canlıyken ak kuzgunlar tahta geçide takılır ölü zamanlar hiç olmazsa ödünç ister yürek zamanında zift kaplı varillere doldurulan hayalleri ak mendillere damladıkça aşkın al tortusu her günün akşamından sil baştan yeniden kırılır boynunda taze çiçek dalları küskün tüter yüzünde dumanı hüznün yitirmeden önce kalan aklını gırtlağında kopan suskun fırtına ansızın dağıtır direnç köyünü yetmez kırılan sağ kolumun kaldırdığı kalemin gücü teyelledikçe düşünceleri bir sonraki güne kanatır beyni delen iğne dökülen boncukların şeffaf da olsa rengi yosun tutmaz gözyaşların üst üste çoğalır gece görülmez bir el sanki karbon basmıştır üstüne ve bu kara fonda yoktur hiçbir renk senden başka uçup giden beyaz güvercinler duymaz cılız sesini ardından duvarda siyah beyaz filmin ortasında sıkışmıştır kanatları anadan emdiğin sütün kaynağına kadar sorgulama başlar hastalıklı beyninde yazılan şiirin içinde eksikse birkaç kelime sardıkça renkli kılıflara örtüsüz çıplaklığını bitimsiz aşkların aralıktan cılız yanan güneş ışını kesmez vicdanın zorbalığını zencefil kokulu düşlerini boğmuştur şeytanın ortağı hüzün yüreğin sesi midir pes eden yoksa soluğun mudur kesilen anlatamaz giydiğin şairin kalemi sana Blackless |